TARİH BİTTİĞİ YERDEN YENİDEN BAŞLIYOR
- Emirhan Yörük
- 15 dakika önce
- 3 dakikada okunur
Şangay İşbirliği Teşkilatı'nda bugün çekilen bu fotoğraf bir gösteriyi değil bir gerçeği ortaya koyuyor. Washington'da gerçekleşen AB-Ukrayna Toplantısı'ndaki silik imajın iki blok arasındaki ruh farkına işaret ettiğine inanıyorum. 'Tarih bitti'' diyenler uyanmalı, zira yeniden başlıyor gibi görünüyor.

''Tarih bitti.'' demişti Fukuyama. Liberal Demokrasi'nin nihai zaferini müjdeleyen ve belki de uman bu cümle artık siliniyor ve kaderin hoş bir cilvesi olarak tam aksinin ağırlığını artırdığı bir yeni dünya iklimine doğru hızla ilerliyoruz. Bu egemen görüşün kırılganlığı hikayeyi bitirmeye yetmedi, en zayıf halkasından çatladı. Fukuyama bu sözleri sarf ettiğinde Batı Bloğu birçok güç başlığında tartışmasız etkinliğe sahipti. Askeri, kültürel, diplomatik anlamda aksinin sorgulanmadığı bir atmosferden Avrupa'nın normatif gücünü yitirdiği, yekpare pozisyonlanmanın kaybolduğu ve güçlü liderlerden yoksun bürokratik bir ofise dönüşü gözlemledik. Doğu'da ise Çin'in iktisadi açıdan 'görevini' yerine getirdiği Rusya'nın çeşitli derin sorunlarla uğraştığı ve diğer ülkelerin de birçok politikasını Batı'ya bakarak belirlediği bir zaman dilimindeydik. Önceki haftalarda Ukrayna gündemiyle Washington'da Trump'la birlikte toplanan Avupa Birliği liderlerinin görüşmedeki fotoğrafı gündem olmuştu. Bizim fotoğraftan bir şey çıkardığımızı düşünmüyorum. Fotoğraf, olanı ilan etmek üzerine çekildi ve servis edildi. Trump Amerika'sı bir ifadede bulunmuş oldu. AB-ABD ortak gelecek vizyonu, Trump'ın ilk döneminde zaten ciddi zararlar almıştı. İkinci ve daha gümbür gümbür kazanılan seçimlerle birlikte Trump Amerikası'nın önemli oranda tesis edildiğini görüyoruz. 'Fist America' ilkesinin eski dönemlerdeki Monroe Doktrini gibi şiar edinildiği, Çin karşıtlığına AB'nin de önemli oranda eklendiğini gümrük vergi artışı gündeminde ortaya koydular. Daha doğrusu Çin karşıtlığının hafiflediğini de gördük. AB'yi de Çin'e karşı hizalamaya çalıştığında AB'nin de güvensizliği, tereddütü açık bir şekilde görüldü. Trump çokça kez AB'nin askeri jandarmalığını bırakacaklarını açıkladı ve bunu ikinci döneminde uygulamaya başladı. Bilhassa Ukrayna meselesinde topu AB'ye atması buna dair önemli bir delaletken, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde Putin için tutuklama kararı varken Alaska'da en üst düzeyde diplomatik ilişkilerde bulunması ciddi bir duyuru oldu. Şov diplomasisinin uygulanması, katı, sıkıcı ve kurumsal ilişki alışkanlığını da demode kılıyor. Şangay, ilk toplantılarının aksine çok daha cesur ve gösterişli. Liderlere tek tek baktığımızda farklılaşmalar, çelişkiler ve kırılganlıklar görülebilir ama ciddi bir konsolidasyon sağlanmış vaziyette. Masalarında ne insan hakları beyanları, ne iklim mutabakatları var. Ama realpolitik var, tahıl koridoru var, enerji ticareti var, çok kutuplu dünya stratejisi var. Batı’nın normatif iddialarına karşı Doğu, meşruiyetini işlevsellikten alıyor. Avrupalı Bloğun aksine daha otoriter olarak tanımlanmaları geride kalan dünyanın değerlerine göre dezavantajken Yeni Dünya Hikayesinde sessiz bir istikrarın sembolü konumunda. Şangay İşbirliği Teşkilatı'nın Batı'nın Eskimiş Masası'na alternatif olma pozisyonundan onun yerine farklı bir şey koyan hale gelmesi için daha da genişlemesi gerekiyor ve burada eksiklikler ciddi anlamda mevcut. Fakat bu evrimin tamamlaması için Afrika ve Latin Amerika gibi alanlarda da yeni adımların atılması gerekiyor. Latin Amerika'da, ABD hegomonyası mevcut. ABD-AB ilişkinin bozulması, Batı Bloğu'nun güç boşluğu yaratmasına neden olmuşken Şangay için Latin Amerika açılımı, Şangay'ın lehine olan bir dengeyi tehdit ediyor. Afrika'da ise ciddi gelişmelerin sonucunda gibi görünüyor. Çin'in kuşak-yol projesi kapsamında yıllar içinde ciddi kazanımlar elde etmesi Şangay için iyi haberlere jenetatör olmalı. Türkiye ise yalnızca izleyici değil, her iki kutbun da radarında olan özgül ağırlığı yüksek bir aktör konumunda. NATO üyesi, AB aday ülkesi ve aynı zamanda Şangay İşbirliği Teşkilatı’na onur konuğu olarak yer aldı. Batı’yla gerilen ilişkilerinde bu çok yönlü stratejik esnekliği bir denge unsuru olarak kullanmayı başardı. Ancak önümüzdeki dönemde bu denge siyasetinin kıymetli mi yoksa maliyetli mi olacağı ve Türkiye’nin yalnızca “arabulucu” değil, yeni sistemde “kurucu” aktörlerden biri olup olmayacağını gibi soruları da gözlemlemek gerekiyor. Türkiye’nin atacağı adımlar, yalnızca kendi geleceğini değil, bölgesel siyasetin de ne yöne evrileceğinin belirneceği anlamında geliyor. Son olarak Şangay'da verilen poz yalnızca bir kare değil, yaklaşmakta olan güç kaymasının simgesidir. Batı’nın ideolojik üstünlüğüyle örülen masaları eskiyip dağılırken, Doğu’da işlevsellikten meşruiyet doğuran yeni bir masa kuruluyor. Elbette bu masa hala tamamlanmış değil. Oyuncular, roller ve hatta kurallar sürekli değişiyor. Bu konuda tartışmaya ve yazmaya devam edeceğim. Genel bir tartışma için ilk olmasını temenni ediyorum. Gelişmleri takip ediyor ve size aktarıyor olacağım.
Yorumlar