OSMANLI'DA TARİH SINIFLANDIRMASI
- Fatih Kizir

- 28 Kas 2023
- 3 dakikada okunur
Günümüz Türk tarihçiliğinde Osmanlı Devleti genel olarak beş dönem içine ayrılmaktadır. Bunlar; kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve dağılma olarak adlandırılmaktadır. İsimlendirilen bu dönemler içerisinde yükselişten döneminden sonra ele alınan zamanlarda ise Osmanlılar yenilgiler almasına rağmen galibiyetlerde kazanmıştır ve bu konular fazla detay verilmeden anlatılmaktadır. Bu yazıda Osmanlı için ele alınan tarih sınıflandırmasına farklı bir bakış açısı getirilmeye çalışılmıştır.

Osmanlı tarih yazımı ele alındığı zaman ortaya dönemlere ayrılma durumu çıkmaktadır. Bu dönemler ise kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve dağılma olarak ele alınmaktadır. Bu dönemlere baktığımız zaman Türk tarihçileri genel olarak kuruluş ve yükseliş devirlerini çok büyük ve ihtişamlı bir devir olarak nitelendirirken; duraklama, gerileme ve dağılma devrini ise bir çöküş olarak ele almaktadır. Burada ele alınan nokta aslında 15. ve 18.yy dönemleridir. Çünkü bu dönemler hem bir yükselme dönemi hem de duraklama ve gerileme devrini bir arada barındırmaktadır. Bu dönemlere baktığımız zaman özellikle Kanuni dönemi çok büyük savaşların olduğu, fetihlerin arttığı ve yabancı devletlere verilen kapitülasyonların olduğu bir dönemdir. Ama aynı şekilde farklı bir açıdan bakıldığı zaman Kanuni döneminden sonra ise yavaş yavaş devletin farklı stratejiler uygulayarak kendini ön plana çıkartmaya çalıştığı da görülmektedir.
Mesela Kanuni'den sonraki dönemler için ele alınacak olursa, 17.yy, bakıldığı zaman devletin içten içe bozulduğu ve bunun için o dönem akıl hocaları denilecek insanların devleti kurtarmak için bir fikir ortaya attığı veya bu konuda risaleler yazdıkları görülmektedir. Mesela IV. Murad'ı örnek vermek gerekirse kendisi iktidarı kötü bir durumda alıp kendi otoritesini oluşturmaya çalışmış ve akabinde Revan (Erivan) ve Bağdat fetihlerini gerçekleşmiştir. Aslında bize kötü olarak gözüken durumlar bir nevi iyi olarak geçmiş denilebilir. Ama IV. Murad iktidarda olduğu süre boyunca kendince yasaklar koyup devleti iyi bir duruma sokmak için de önlemler almıştır.
Daha sonraki sürece bakacak olursak; II. Viyana Kuşatması ele alındığı zaman aslında savaşa iyi başlayan bir ordu var iken, daha sonra ordunun dayanacak gücü kalmamasından ötürü ve geri planda yapılan hatalardan (ordunun savunmada beklemesi, Kırım Hanı'ndan destek beklemek, erzak sıkıntısı, vb.) dolayı savaşı kaybettiğimiz gerçeği vardır. Bu kuşatma ile birlikte artık Avrupa’da Türklerin yenilmezlik algısı bir nevi çökmüştür denilebilir.
O dönem ki ulema veya bilgin olarak nitelendirebileceğimiz insanlar devleti Yavuz veya Kanuni dönemine getirmek için uğraşlar vermeye çalışmıştır. Ama bakıldığı zaman önceden kurulmuş olan Yeniçerilik Ocağı artık eskisi gibi değil, tamamen bozulmuş bir yapıda idi. Bununla beraber ordunun savaş hazırlığı bakıldığı zaman bahar aylarında başlayıp belki sonbahara kadar sürer iken; kış ayında Osmanlı ordusu o dönem şartlarında kendini savaşa hazırlayacak bir durumda değildi. Bu sebepten dolayı o dönemler ele alınacak olursa sorun bozulan bir devlet yapısı idi.
Karlofça Antlaşması ile başlayan gerileme süreci ele alındığı zaman ise, Osmanlı Devleti bu dönemlerde de başarısız olduğu durumlar olmasına rağmen başarılı olduğu durumları da göz ardı etmemek gerekir. Yani, kötü gibi gözüken durumlarda pozitif sonuçlar da ortaya çıkmıştır. Bu konuya bir örnek vermek gerekirse, yaşlı bir insanın hastalanıp daha sonra ise hastalığı kısmen atlatıp biraz daha uzun sürmesi söylenebilir. Böylelikle ayakta zor kalan bir insanın yaşlılık esnasında bastonla ayakta kalması veya kısmı bir yatalak şekilde ayakta kalması söylenebilir. Görüldüğü üzere duraklama ya da gerileme devri olarak ele alınan devirler aslında bir nevi duraklama veya gerilemenin olmadığı, o dönemlerde bile bir başarı yakalandığı bir aşikâr idi.
Burada anlatılmak istenen durum Osmanlı'nın içinde bulunduğu gerileme dönemini Avrupalıların ve Osmanlı Devleti'nin aslında birbirini takip edip kendilerince geliştiği bir dönem olarak belirtilebilir. Böylece insanlar veyahut tarihçiler açısından kötü olarak nitelendirilen dönemler hakkında araştırmalar yapıldığı vakit iyi olayları da görerek hiç ummadığımız bir şaşkınlık yaşayarak bu dönemleri tekrardan ele almamız gerektiği bizlere çok iyi bir şekilde hatırlatılmaktadır.








Yorumlar