BALKANLARDAKİ YÜKSELİŞ: OSMANLI FETİHLERİ VE SINIRLARIN GENİŞLEMESİ
- Fatih Kizir
- 31 Mar 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Nis 2024
Osmanlılar, Balkan coğrafyasına ayrı bir önem vermiştirler. Eyalet ve Beylerbeyilik sıralamasında bile Rumeli ilk sırada yer almıştı. Önem verilen ve hep el üstünde tutulan bir bir bölge olan Balkanlar, Osmanlı Devleti'nin fetih yaptığı öncelikli bir coğrafya arasında olmuştur.

Osmanlı'nın Balkan coğrafyasını fetih hareketi adım adım gerçekleşmiştir. Bu fetih sürecine yönelik olarak ilk adım Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşu sırasında gerçekleşti. O zamana kadar Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) Devleti'nin Balkanlar üzerinde toprakları vardı. Bu coğrafyada farklı milletlerden insanlar yaşamaktaydı. Örnek vermek gerekirse, Arnavutlar, Makedonlar, Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlılar bu coğrafya içinde yaşayan milletler arasında idi. Bu milletlerin bir arada yaşaması; o dönem için Balkan coğrafyasının çok kültürlü bir yapıya sahip olması ve bu kültür yapısı arasında fikir ayrılıklarının meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Yukarıda adı geçen topluluklar arasında din ve mezhep farklarının bulunması, bu milletlerin adeta birbirleriyle çatışarak yaşamalarına neden olmuştur. Bu nedenler arasında en önemli faktör Ortodoksluk ve Katoliklik mezhebi idi.
Bunun yanı sıra Balkan coğrafyasında feodal bir oluşum da mevcuttu. Bu feodal yapı, insanları birbirinden ayırarak her bir bölgeyi bir kral, derebeyi veya prens etrafında birleştirerek Balkan coğrafyasındaki insanların bir arada yaşamalarını da engellemiştir. Bulgar Kilisesi ve Sırp Kilisesi arasında sürekli olarak kültürel bir rekabet vardı ve bu iki kilise devamlı olarak bir rekabet içerisine giriyordu. Bu rekabetin sonucunda çatışmalar da meydana geliyor ve devam ettiğini söylemek mümkün idi. Üstelik Rum Ortodoks Kilisesi bile kendi içinde otoritesini kaybediyor; Sırp ve Bulgar kiliseleri daha baskın bir konuma ulaşıyordu. Bütün bu olanlara karşı çıkan bir Katolik Kilisesi vardı ve bu Katolik Kilisesi, Balkan coğrafyasını kendi dini inancı haline getirmeye çalışıyordu.
Balkan coğrafyasında ortaya çıkan bu din ayrılığı ve feodal yapının insanları yorduğu göz önüne alındığı zaman ise Balkan coğrafyasında yaşayan insanların bir kurtarıcı bekledikleri izlenimi edindikleri söylenebilir. Bu olayları fırsat bilen ve o zamanlar (13. yüzyıl sonları - 14. yüzyıl başları) için yeni kurulmuş olan Osmanlı Beyliği ilk akınlarını Bizans Devleti'nin doğu bölgelerine yapmıştı. Beyliğin kurucusu Osman Bey'den sonra tahta çıkan Orhan Gazi (Bey), bu olayları dikkate alarak yapacağı fetih hareketlerinin yönünü Balkan coğrafyasına çevirmek istedi. Bunun için Orhan Gazi, Bizans Prensi Kantakuzinos'a destek verme ihtiyacı hissetti. O dönemde Balkan coğrafyasında ve Bizans İmparatorluğu'nda yaşanan karışıklıklardan yararlanmak isteyen Osmanlılar, Bizans Prensi'ni destekledi. Osmanlıların aksine Sırplar ise, o dönemde tahtta bulunan Bizans kralını destekleyerek Osmanlı'ya karşı olduklarını göstermişlerdi. Ortaya çıkan karışıklıklardan istifade eden Kantakuzenos Bizans tahtına geçerek iç karışıklıklara son verdi ve Bizans'ın kralı oldu. Osmanlı'nın verdiği destek sonucunda tahat çıkan Kantakuzenos, yapılan bu iyiliği unutmamış ve Osmanlıların vermiş olduğu destekten ötürü kızını Orhan Gazi ile evlendirmişti. Evliliğin yanı sıra da o dönem Bizans'ın elinde bulunan Çimpe Kalesi'ni de Osmanlılara verdi. Yaşanılan bu olaylar neticesinde ise Osmanlı Devleti, Balkan coğrafyasına ilk adımını atmış oldu.
Süleyman Paşa ile başlayacak Balkan seferleri sonucunda Balkan coğrafyası için adım adım stratejiler belirlenip fetih hareketlerine giden süreçler başlıyordu. Ayrıca Süleyman Paşa, Çimpe Kalesi'nin yeniden yerleştirilmesi politikasını izleyerek kale ve civarının Türk olmasını sağladı ve akabinde Osmanlıların Balkan devletleriyle ilişki kurmasına da yardımcı oldu. Daha sonra Gelibolu ve civarında meydana gelen deprem sonucu bölgeyi insanların terk etmesini fırsat bilen Osmanlılar, harabeye dönen Gelibolu bölgesini fethetti. Türkmen beyliklerini Gelibolu'ya yerleştirerek Gelibolu şehrini kendi yerleşim yerleri haline getirdiler. Yaşanan tüm bu olayların sonucunda Osmanlı Devleti, Balkan coğrafyasına giden yolu açmış ve bu sayede Balkan fetihlerini kolaylaştırmak için daha kolay girişimlerde bulunma imkânına sahip olmuştu.
Orhan Gazi'den sonra tahta çıkan I. Murad (Hüdâvendigâr), babası gibi Balkan coğrafyasına odaklanmayı sürdürmüş ve fetih hareketlerini buraya yoğunlaştırmıştır. Tahta çıktığı ilk başlarda Balkan fetihlerine büyük önem vermiş ve Bizans'ın elinde bulunan kaleleri almıştır. Daha sonra Anadolu'ya dönüp bu bölgeyle ilgilenmiş ve savaşsız geçen 5 sene sonra tekrar yönünü Balkanlara çevirmiştir. Hükümdarlığı döneminde Balkan coğrafyasında gerçekleştirdiği son savaş olan Kosova Savaşı sırasında padişah, Kosova'yı alıp Osmanlı hakimiyetine geçirmiştir. Ancak, savaş bittikten sonra bölgedeki durumu incelerken bir Sırp soylusu tarafından şehit düşerek oracıkta can vermiş idi.
Sultan I. Murad'ın şehit edilmesinden sonra tahta geçen oğlu Yıldırım Bayezid döneminde de Balkan coğrafyasına yapılan fetihlerin daha da hız kazanıldığı söylenebilir. Bu bölgeye yapılan akınlar ve fetihler sonucunda orada yaşayan yerel halk Anadolu'ya, Anadolu'da yaşayan halk ise bu coğrafyaya gönderilerek bir iskân politikası uygulanmıştır. Bu politikanın uygulanması Balkanların bir Türk bölgesine dönüştürmüştür. Bu dönemde Balkan coğrafyasına yapılan "Niğbolu Muharebesi" o dönem için çok önemli bir savaş arasına girmiş ve Haçlıları büyük bir bozguna uğratmıştır. Bu sayede Yıldırım Bayezid, Haçlıların moralini büyük bir ölçüde düşürmüştür. İlerleyen yıllarda Osmanlı'ya rakip olan Timurluların ortaya çıkması neticesinde Sultan Bayezid, Timur ile mücadeleye girmiştir. Girmiş olduğu bu mücadele Ankara Savaşı'nı meydana getirmiştir ve Yıldırım Bayezid'in Ankara Savaşı'nda esir düşmesinden sonra "Fetret Devri" olarak adlandırılan bir dönem ortaya çıkmıştır. Akabinde ise Anadolu'da iç karışıklıklar meydana gelmiştir. Bu iç karışıklıklardan faydalanan Bizans Devleti, kaybettiği toprakları da geri alma imkânı bulmuştur. Fetret Devri'nin sonra ermesi neticesinde kardeşleriyle girdiği mücadeleyi kazanan Sultan I. "Çelebi" Mehmed tahta geçmiştir. Çelebi I. Mehmed döneminde de Balkan coğrafyasına fetihler yapılmaya devam edilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen en önemli olay belki de Erdel bölgesinin Osmanlı'yı tam anlamıyla tanıması ve bağlılık bildirmesi olmuştur. Sultan I. Mehmed, Orta Macaristan bölgesine de akınlar düzenlemiş ve o bölgelere hisarlar yaptırtmıştır.

Niğbolu Muharebesi
Sultan I. Mehmed'in vefatının ardından yerine tahta çıkan Sultan II. Murad'da Balkan fetihlerine aynı şekilde devam etmiş, Balkan coğrafyasının tamamen Türk vatanı haline getirilmesi onun için bir hedef olmuştur. Örnek vermek gerekirse; Selanik şehri, Sultan II. Murad döneminde fethedilip bir Türk yurdu haline getirilmiştir. Dahası Sırbistan II. Murad döneminde ilhak edilip; Macaristan'a akınlar düzenlemiş ve Mora Seferi yapılmıştır. Ayrıca o dönem şehzade olan oğlu II. Mehmed (Fatih) ile beraber de Arnavutluk üzerine iki kez sefer düzenlemiştir. 1451 senesinde Sultan Murad'ın vefat etmesi üzerine II. Mehmed tahta çıkarak hükümdar olmuştur.
Yeni hükümdar olan II. Mehmed, İstanbul Kuşatması için hazırlıklar yapmış ve uzun süren hazırlıklar neticesinde 1453 senesinde İstanbul'u fethetmiştir. İstanbul'u fethettikten sonra Bizans Devleti'ne son vermiş ve kendisini Doğu Roma İmparatoru ilan ederek hem İstanbul'da hem de Balkan coğrafyasında yaşayan Ortodoks Hristiyanları koruması altına almıştır. II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) bununla da yetinmemiş, o dönem Bulgar ve Sırp kiliselerini de koruması altına alarak onların da var olmasına ve ibadetlerini özgürce yapmalarına izin vermiştir. Ardından babası ve dedeleri gibi Balkan fetihlerine devam etmiş ve Mora Yarımadası Fatih döneminde alınmıştır. Ayrıca Eflak ve Boğdan ile beraber Arnavutluk da Fatih döneminde Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır.

Fatih Sultan Mehmed
Osmanlılar, Balkan coğrafyasında tüm bu politikaları uygularken öncelikle bölgenin yapısını ve toplumunu öğrenmiş ve akabinde o coğrafyayı fethetmeden önce şeyh ve dervişleri o coğrafyaya gönderip tekkeler kurmaları için teşviklerde bulunmuşlardır. Kurulan bu tekkeler vasıtası ile beraber bu tekkeleri kuran şeyh ve dervişler sayesinde Osmanlılar; Balkan coğrafyasını ele geçirirken pek bir zorlukla karşılaşmamış ve Balkan coğrafyasının Hristiyanlıktan İslam'a geçmesi daha kolay olmuştur. Hatta o bölgede yaşayan yerel halk, yaşadıkları bölgenin Osmanlı hâkimiyetine geçmesini istiyordu. Bu olaylara hoşgörü politikası adı verilmiş, Osmanlılar da bu politikaya "İstimâlet" adını vermişlerdi. Osmanlı'nın Balkan coğrafyasını fethinde hoşgörünün yanı sıra tek bir idarenin varlığı, Osmanlı öncesi feodal yapının bulunmaması ve kiliselerin devlet tarafından himayesi önemli faktörler arasında sayılabilir. Böylece, Osmanlıların Balkanlar üzerindeki hâkimiyeti uzunca bir süre barış ve huzur içinde geçmişti.
Sonuç olarak Osmanlılar ilk adım olarak Bizans'taki taht kavgalarını, Balkan coğrafyasındaki karışıklıkları ve din farklılıklarını çok iyi kullanarak kendileri için siyasi bir hamle yapmışlar ve akabinde yapmış oldukları bu siyasi hamleleri kullanarak Osmanlılar; Balkan coğrafyasında fetih hareketlerini başlatmış, ve ardından Osmanlı Devleti Balkan coğrafyasını iskân ederek ve buna müteakip istimalet politikasını izleyerek bölgeyi Türkleştirmişlerdir. Bu durum neticesinde kısa süre içinde Balkanlar; Osmanlı hâkimiyetine ev sahipliği yapma imkânına erişmiştir. Bu vesile ile, Balkan coğrafyası 20. yüzyıla kadar Osmanlı egemenliğinde kalan bir bölge haline gelmiş idi.
Comentaris