top of page

ŞEHİTLERİN HATIRASINA, BARIŞIN İZİNDE

Türkiye, kritik bir dönemece girdi. “Terörsüz Türkiye” hedefiyle atılan bu adım, yalnızca ulusal değil, uluslararası basında da ses getiren, tarihi nitelikte bir süreçtir.

ree

Şehitlerimizin acısının hiçbir şeyle telafi edilemeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu acılar ne unutulur ne de geçer. Tüm Türkiye, vatanını seven her bir evladı bu acıyı iliklerine kadar hissetmiştir. Bu nedenle bugün, kimsenin bu acıların tekrarını yaşamamasını diliyoruz. Bizim yaşadığımızı kimse yaşamasın istiyoruz.


Elbette, “terör devam etsin, biz savaşalım” diyen yok. Fakat şunu açıkça belirtmek isterim ki isterse karşıda on binler olsun, bizim bir Mehmetçiğimizin bile değeriyle kıyaslanamaz. Çünkü biz de kaybediyoruz. Her canımızla birlikte biraz daha eksiliyoruz. Artık başka ocaklara ateş düşmesin. Tüm mücadelemiz, tüm desteğimiz bu yönde.


Bugün bu sürecin en başında, hiç kuşkusuz büyük bir siyasi cesaretle ateşten gömleği giyen isim Devlet Bahçeli’dir. Sayın Bahçeli’nin bu süreçteki rolü ve duruşu, liderlik vasfının, vatanseverliğinin en somut göstergesidir. Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, Bahçeli’nin milliyetçiliğini sorgulamak kimsenin haddi değildir. Bu sorgulama girişimi, akıl tutulmasının ta kendisidir. Koca bir siyasi hareket, Milliyetçi Hareket Partisi, bu vatanın bölünmesi için mi adım atıyor sanıyorsunuz? Gerçekten inanılıyor mu buna? Komik bile değil. Acınası.


Bugün sürece karşı çıkanların, hendek olayları sırasında PKK’yı nasıl yücelttiğini çok iyi biliyoruz. TSK’ya kimyasal silah iftirası atan, askerimizi katliamcı ilan eden bazı kesimlerin şimdi kalkıp çözüm sürecine karşı çıkması, siyasi çelişkinin daniskasıdır. O zamanlar bizim Mehmetçiğimiz şehit ediliyordu, karşı duruyorduk. Bugün ise çatışmalar sona ermiş durumda. Bugün kan dökülmüyor. Bugün çözüm için adım atılıyor.


Evet, bu sürecin başında Devlet Bahçeli var. Bu, bir “teslimiyet” değil, tam aksine, bir çözüm iradesidir. Silahların susması, anaların ağlamaması için cesur bir adımdır. AK Parti hükümetiyle birlikte yürütülen bu süreç, geçmişin hatalarından ders çıkararak ilerletilmeli ve devlet ciddiyetiyle yönetilmelidir.


Ancak ne gariptir ki, daha dün “Kürt sorunu var, çözüm lazım” diyen CHP ve yandaşları, bugün “siz işbirliği yapıyorsunuz” diye eleştiriyor. Bu nasıl bir siyaset anlayışıdır? Dün çözüm istemekle övünenler, bugün çözüm arayanlara düşman kesiliyor. Muhalefet, neredeyse biz neredeysek, onlar tam tersinde durmayı bir ilke haline getirmiş durumda. Siyaset bu değil. Bu ancak günü kurtarma, oy devşirme stratejisidir.


Elbette süreç hassas. En ufak bir hata, geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilir. Bunu hepimiz biliyoruz. Fakat geçmişteki hendek sürecinden ders alındıysa, bugün yapılan çok daha kontrollü, çok daha temkinli adımlardır. Şehit vermediğimiz bir sürece karşı çıkmak, hangi vicdana sığar?


Bazı eleştiriler de sürecin yalnızca PKK ile sınırlı olduğuna dair. “YPG silah bırakmadı, Avrupa’daki yapılanmalar duruyor” diyenler var. Doğrudur. Ama bir işin tamamı bir anda çözülmez. Önce yüzde 10’unu halledersin, sonra 20’sini… Böyle böyle yüzde yüze ulaşırsın. Kaldı ki eğer bu iş bu kadar kolay olsaydı, bugüne dek çoktan çözülürdü.


Muhalefetin yüzeyselliği de burada kendini belli ediyor. Bugün karşı çıktıkları her şeyi dün savunuyorlardı. Kendi içlerinde de çelişiyorlar. Abdullah Öcalan bir bebek katilidir, bunu hepimiz biliyoruz ve asla unutmuyoruz. Ancak bu gerçeği bilmek, silahların susmasına destek vermemizin önünde engel değildir. Çünkü artık başka analar ağlamasın istiyoruz.


Türkiye bu süreci başarıyla yönetmek zorundadır. Hepimiz bu milletin evlatlarıyız. Eleştiriler yapılmalı, ama yapıcı olmalı. Bozgunculuk ve düşmanlaştırma üzerinden siyaset yapılmamalı. Çünkü bu mesele artık bir parti meselesi değil, bir memleket meselesidir.


Allah devletimizin ve milletimizin yar ve yardımcısı olsun.

Yorumlar


bottom of page