top of page

TÜRKİYE'DE MASONLUĞUN TARİHİ

Can Holding soruşturması kapsamında Bilgi Üniversitesi eski rektörü ve Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın mevcut lideri Remzi Sanver gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. Masonlar hakkında epey komplo teori üretilmiş olsa da kesin bir durum var. O da masonların çok uzun yıllardır Türkiye’de faaliyet gösterdiğidir. Gündemdeki söylentilere binaen Türkiye’deki masonluğun yakın tarihimizdeki durumunu inceleyeceğiz.

ree

Masonluk, Osmanlı topraklarına ilk olarak 1748 yılında giriş yapmıştır. İlk locaların İzmir ve Halep’te kurulduğu bilinmekle beraber Halep’teki locanın İskoçya Büyük Locası’na; İzmir locasının ise Büyük İngiltere Locası’na bağlı olduğunu biliyoruz. Bu bilgilerden anladığımız bu tarihte henüz Osmanlı’da bir büyük loca yok. Bu durum 1909 yılına kadar bu şekilde devam edecektir. Daha sonra açılan İstanbul ve Selanik localarının da yurtdışında bulunan çeşitli büyük localara bağlı olduğu biliniyor. Hatta o tarihlerdeki bir Osmanlı masonunu araştırmak istediğimiz zaman kayıtlarını yurtdışında aramak zorunda kalırız. Buna rağmen Osmanlı topraklarında masonlar rahatça hareket edememiştir.


1738 yılında Papa XII. Clementius masonluğu aforoz eden Eminenti Apostalatus fermanını ağır bir dil kullanarak çıkarmıştır. 1745’ten itibaren Osmanlı’da bulunan kiliseler bu uygulamayı ciddi şekilde sahiplenerek masonlara karşı Osmanlı sultanı I. Mahmut’tan yardım istemişlerdir. Gayrimüslim din adamlarının ricasını geri çevirmeyen I. Mahmut’un emriyle zaptiye 1748 yılında İstanbul’da bulunan bir mason locasını basmıştır. Bu baskının haberini önceden alan masonlar locayı boşalttığından dolayı zaptiye kimseyi tevkif edememiştir. Bu durum karşısında son derece memnun olan Papa XIV. Benedictus bu olayı ‘’esempio di Constantinopoli’’ diye adlandırarak konuşmalarından örneklendirmiştir. Bu hadise masonluğun Osmanlı’daki gelişiminin ciddi anlamda önünü kesmiş ve on yıl boyunca Osmanlı topraklarında masonlar en ufak bir faaliyette dahi bulunamamıştır. 1785’te Rum Patrikhanesi’nde tercüman olarak çalışan bir Müslüman masonun zındıklık suçlamasıyla idam edilmesi masonların faaliyetlerine devam ettiğini ancak devletin hala bu durumu kabullenmediğini göstermektedir.


Tanzimat Fermanı’ndan sonra masonların daha rahat çalıştığını görmekteyiz. Bu tarihlerde Osmanlı topraklarında Fransız Mason Locası’na bağlı olan masonların etkileri çok önemlidir zira bu etki Osmanlı’daki mason profilini gayrimüslimden Müslümana çevirmeye başlamıştır. 1865 yılında Fransız masonluğunun önemli isimlerinden Louis Amiable, Müslümanları locaya kabul etmeye başlamış ve hatta biraz daha ileriye giderek locanın ritüeli ve nizamnamesini Türkçeye çevirmiştir. 1865’te sadece üç Müslüman masonun kaydı bulunurken 1896’da bu sayı elli üçe çıkmıştır. Sayı az gibi görünse de elli üç Müslüman masonun bulunduğu locada toplam yüz kırk üç üye bulunmaktaydı.


Bu sayının artışında Union d’Orient locası ve Prodos locası öncülük etmektedir. Prodos locası Namık Kemal ve V. Murat’ı tekris etmesiyle meşhurdur (Tekris: Masonluğa kabul edilme töreni.). Bu durum Sultan II. Abdülhamit devrinde değişime maruz kalır. II. Abdülhamit döneminde çoğu mason yurtdışına kaçmak zorunda kalmış kaçmayanlar ise herhangi bir faaliyet göstermeden ülkede kalabilmiştir. Bu durumun tamamen tersine dönmesi ise Jön Türkler’in Sultan Abdülhamit’e karşı Fransız Maşrık-ı Azamı’na bağlı Fransız masonluğu çatısında örgütlenmeyi seçmesiyle gerçekleşmiştir. Bunun nedeni ise mason localarının olağanüstü bir gizlilikle çalışmasından dolayı sultanın hafiyelerinin bu mekanlara giremiyor oluşudur.


1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanı masonlara derin bir nefes aldırmıştır. 1909’da ilk kez Osmanlı kendi büyük locasını kurmuştur. Buna o dönemki adıyla Maşrık-ı Azam-ı Osmani denmektedir. Bununla beraber daha önce kapatılan localarla beraber Osmanlı’da yeni localar da açılmış ve özgürce faaliyetlerini yürütmüştür. Osmanlı Büyük Locası’nın ilk Büyük Üstadı bugün de bilindiği üzere Talat Paşa’dır. Burada açıkça görülen yakın mason-devlet ilişkisi Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın ağır yenilgi alması ve tüm sorumluluğun İttihat ve Terakki yönetimine yüklenmesi ile son bulmuştur. 1921 yılına kadar herhangi bir faaliyette bulunmayan masonlar 1921 yılında tekrar aktif hale gelmiş ve başkanlığına da Ahmet Muhtar Bey gelmiştir. Daha sonra bu dernek Çocuk Esirgeme Kurumu olarak hizmet vermiştir. 1923 yılında cumhuriyet rejiminin ilanıyla beraber Osmanlı’daki loca isim değiştirerek Türkiye Büyük Maşrıkı adını almıştır. Bu tarihten sonra devlet yönetiminde ciddi bir mason yoğunluğu olduğunu biliyoruz.


1935 yılına gelindiğinde Cumhuriyet Halk Partisi son derece önemli kararlar aldığı bir kongre gerçekleştirmiştir. Bu kongrede kabul edilen 69. maddeye göre uluslararası amaçlarla veya kökü dışarıda olan cemiyetlerin faaliyet göstermesi yasaklanmıştır. Henüz Mason Locası’nın kapatılma mevzusu tartışılıyorken 31 Mayıs 1925 tarihinde Münir Akkaya bu durumu locadaki masonlara haber vermiştir. Masonlar bu malumat üzerine devlet eliyle banka hesaplarına el konulmaması için paralarını emniyete almaya ve hiçbir masonun bu süreçte herhangi bir mecrada beyanat vermemesine karar vermiştir. 11 Haziran 1935 tarihinde masonların kendi tabiriyle loca ‘’uyku durumuna’’ geçmiştir. Bu karardan sonra 9 Ekim 1935 tarihinde locaya kapatma kararı tebliğ edilmiştir. Bu meseleler cereyan ederken görevde olan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün değişmez İçişleri Bakanı olan Şükrü Kaya da bir masondur. Hatta Mustafa Kemal Atatürk’ün doktoru Mim Kemal Öke, 1930 yılında yapılan seçimde mason locasının büyük üstadı olmuştur. Atatürk’ün çevresindeki mason yoğunluğuna rağmen kendisinin mason olduğuna dair herhangi bir bilgiye rastlanamamaktadır. Bu nedenle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Mustafa Kemal Atatürk mason değildir.


ree

(Cumhuriyet, 14 Ekim 1935)


1938 yılının Haziran ayında çıkarılan Dernekler Kanunu ile masonlar tekrardan resmi olarak yapılanmışlardır. Üç loca şeklinde çalışan masonlar İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla faaliyetlerine devam edememiştir. Daha sonra 5 Şubat 1948 tarihinde İstanbul Valiliği’ne verilen belgelerle Türkiye Mason Derneği kurulmuştur. 1951’de Halkevleri kapanınca masonlar Halkevleri bünyesinde bulunan binaları almak için dava açmış ve 1954’te İzmir, 1957’de İstanbul binalarını dernek bünyesine almıştır. 16 Aralık 1956’da ise bugün de faaliyet gösteren Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası kurulmuştur.


Yakın siyasi tarihte bilinen masonlar arasında en çok ses getiren kişi kuşkusuz Süleyman Demirel’dir. Adalet Partisi’nin bu meseleden ötürü olaylı geçen kongresini bir başka yazımda siz değerli okurlara sunmayı diliyorum. Yukarıda yazdıklarımdan da anlaşılacağı üzere masonluk ülkemizde çok uzun süredir kesintili de olsa faaliyet göstermektedir. Türk insanının masonluğa karşı çekinceleri ve tepkileri yeni olmamakla beraber masonların gizliliği dolayısıyla insanların kafasında soru işaretleri oluşturmakladır. Uzun yıllar sonra Remzi Sanver’in tutuklanmasıyla farklı bir vesileyle de olsa masonlara yönelik cezalandırıcı bir adımın atılması vatandaşlar tarafından değişik şekilde yorumlanmaktadır. Bendeniz ise bu yazımda masonluğun ülkemizdeki tarihini kısaca sizlere sunmaya çalıştım.

Yorumlar


bottom of page