top of page

OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE HİLAFET MESELESİ

Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesiyle birlikte halifelik unvânı Memlük Devleti'nden Osmanlı Devleti'ne geçmiştir. Hilafetin önemi, 18. yüzyıla gelindiğinde yavaş yavaş artmaya başlamış ve padişahlar artık halifelik unvânını da kullanmaya başlamıştır.

Osmanlı Hanedanı bu unvânı, halifelik kurumu 3 Mart 1924 senesinde meclis tarafından kaldırılıncaya dek, kullanmaya devam etmiş ve o zamanlardan (19. yüzyılda öneminin daha da artmaya başlaması ile beraber) günümüze kadar halen daha tartışma konusu olmuş ve olmaya da devam etmektedir.


Osmanlı İmparatorluğu'nda hilafet meselesi, Batı ve Doğu dünyasındaki yazar ve tarihçiler tarafından farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Çünkü her iki dünyanın da hilafet düşüncesi farklı idi ve bu iki dünya arasında farklı düşüncelerin ortaya çıkması normaldir. Hatta Doğu dünyası içinde bile hilafete olan düşünce değişkenlik göstermiştir. Yani, Doğu dünyasında Müslümanların bir kısmı Osmanlı'nın hilafetini tanımıyordu ve tanımakta istemiyordu. Ayrıca Arap çöllerinde yaşayan Bedeviler ve Vehhâbîler ise hiçbir şekilde hilafeti tanımayıp sadece kendilerini üstün olarak görüyorlardı. Bunun ana sebebi olarak ise Müslümanların hilafetinin Arap soyundan devam etmesi düşüncesi dahil edilebilir. Çünkü Arap ve Afrika bölgesindeki aşiret liderleri ve ileri gelenlerine göre Osmanlılar hilafete layık değildi ve bu sebepten halifelik tekrardan Arap kabilelerinin hâkimiyetine geçmeliydi.


Batı dünyasında da düşünürler hilafet konusunda yorum yapmışlardır. Hatta Batılı düşünür ve yazarlardan da halifeliğin Türklerin elinde olmamasını isteyenlerde çıkmıştır. Bu konuya dair Batılıların düşünce dünyasına dair örnekler verilebilir. Örneğin; Batı dünyası, Osmanlı Devleti'nin hilafet kurumuna eleştirilerini yapmış ve halifeliği modern dünya ile bağdaşmayan geleneksel bir kurum olarak görmüşlerdir. Bu durum göz önüne alındığında, Batı dünyasındaki bazı düşünürler ve bu konuyla ilgili araştırma yapan insanlar hilafet müessesesinin kaldırılmasını Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecinin bir parçası olarak değerlendirmişlerdir. Bu düşüncelerin olmasının yanı sıra, bazı Batılı düşünürler de Hilafet kurumunun kaldırılmasını Osmanlı Devleti'nin çöküşünün bir işareti olarak görmüşlerdir.


Batı dünyasındaki halifelik ile ilgilenen kişiler, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde Hilafet ve Saltanat kurumları arasındaki çekişmelerin, Osmanlı İmparatorluğu'nun gücünü zayıflattığını ve sonunda çöküşüne sebep olduğu fikrini savunmuşlardır. Doğu dünyasındaki düşünürler ise, genel olarak Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde yaşanan siyasi krizleri, modernleşme sürecindeki sancılı geçişi ve hilafet meselesini İslami perspektiften ele alarak fikirlerini belirtmektedirler. Bazı Doğulu araştırmacılar, Hilafet kurumunun kaldırılmasını İslam dünyasında büyük bir kayıp olarak görmüş ve bu durumun İslam dünyasında yükselen farklı İslami düşüncelerin bir sonucu olduğunu düşünmüşlerdir. Başka bir açıdan ele alındığında ise, Doğu dünyasında, yukarıda bahsedilen düşüncelerden farklı olarak düşünen bazı düşünür ve araştırmacılar ise, Hilafet kurumunun kaldırılmasını Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan siyasi krizlerin bir sonucu olarak görmüşlerdir. Doğu dünyasındaki bu düşünceye sahip olan kişiler, Osmanlı İmparatorluğu'nun Hilafet ve Saltanat kurumları arasındaki çekişmelerin, siyasi istikrarsızlığa ve sonunda çöküşe yol açtığını savunmuşlardır. 


Öte yandan, Doğu dünyasında tıpkı Batı dünyasındakiler gibi Hilafet kurumunun kaldırılmasını Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecindeki bir adımı olarak gören kişiler de çıkmıştır. Bu kişiler, Osmanlı Devleti'nin modern dünyaya uyum sağlamak için geleneksel İslam anlayışından ayrılması gerektiği fikirini öne sürmüşlerdir. Bu fikre göre, Hilafet kurumunun kaldırılması Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme sürecine uygun bir karar olacağı kanısında idiler.


Dahası, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşanan Hilafet meselesi, tarihçilerin de farklı bakış açılarına ve yorumlarına yol açmıştır. Batılı tarihçiler, genellikle Hilafet kurumunun kaldırılmasını modernleşme sürecinin bir parçası olarak veya Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünün bir işareti olarak ele alırken; Doğulu tarihçiler ise, genellikle Hilafet kurumunun İslami perspektiften ele alınması gerektiği fikrini savunmuşlardır. Bununla birlikte, Doğu dünyasındaki bazı tarihçiler, Hilafet kurumunun kaldırılmasının Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açtığını ve İslam dünyasında olumsuz sonuçlar doğurduğunu savunmuşlardır. Özellikle, İslam dünyasındaki bazı tarihçiler, Hilafet kurumunun kaldırılmasıyla Osmanlı Hanedanı'nın İslam dünyasındaki siyasi liderlik rolünü kaybettiğini ve bu nedenle İslam dünyasının modernleşme sürecinde geri kaldığını öne sürmüşlerdir. Diğer taraftan bakıldığında ise, bazı tarihçiler, Hilafet kurumunun kaldırılmasının daha önceden planlandığını ve yabancı güçler tarafından desteklendiğini iddia etmişlerdir. Bu tarihçilere göre, Hilafet kurumunun kaldırılması, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflatılması ve parçalanması için bir adımdı. Günümüzde ise, Hilafet meselesi hala tartışılmaktadır ve farklı tarihçiler arasında görüş ayrılıkları devam etmektedir. Ortaya çıkan bütün bu düşünceler ile birlikte bakıldığı zaman genel olarak, Hilafet kurumunun kaldırılması, Osmanlı Devleti'nin modernleşme sürecinde ve dünya siyasi tarihinde önemli bir olay olarak kabul edildiği de unutulmamalıdır.


Son olarak ise Halil İnalcık Hoca, Osmanlı'da hilafetin güçlü bir sembolik ve dini önemi olduğunu fikrini savunuyordu. Halil İnalcık'a göre, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren hilafet kurumu, İslam dünyasında bir otoriteyi temsil ediyordu. Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasında lider bir konumda olmanın yanı sıra, hilafet sayesinde Arap yarımadası ve Kuzey Afrika'da da nüfuz sahibi olmuştu. İnalcık'a göre, hilafet kurumu Osmanlı Devleti'nin varlığı ve itibarı için hayati bir öneme sahipti. Bütün bu belirtmesine rağmen Halil İnalcık, Osmanlı'da hilafetin siyasi gücü hakkında farklı bir görüşe sahipti. Ona göre, Osmanlı Devleti'nin gerilemesiyle birlikte hilafetin siyasi gücü de zayıflamıştı.


İnalcık, 19. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti'nin, siyasi gücünü kaybetmesiyle birlikte hilafetin de önemini kaybettiğini savunuyordu. Özellikle I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesiyle birlikte, hilafetin siyasi gücü tamamen kaybolmuştu. İnalcık'a göre, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte hilafetin kaderi de belirsiz bir hale gelmişti. Ona göre, hilafetin geleceği, İslam dünyasındaki siyasi ve toplumsal gelişmelere bağlıydı. Ancak, İnalcık, Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki hilafet kurumunun İslam dünyasında birliği sağlama konusunda önemli bir rol oynadığını ve bu nedenle Osmanlı'nın mirası olarak korunması gerektiği fikrini savunuyordu.


Dahası, Halil İnalcık'a göre, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde hilafetin siyasi gücünün zayıflaması, İslam dünyasında çeşitli sorunlara yol açmıştı. Özellikle I. Dünya Savaşı sonrasında hilafetin kaderi belirsiz hale gelmiş ve İslam dünyasında bazı İslamcı gruplar, hilafetin yeniden kurulması gerektiği görüşünü savunmaya başlamıştı. Ancak Halil İnalcık ise, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerindeki siyasi krizlerin ve yenilgilerin temel nedeninin, sadece hilafetin güçsüzlüğüyle açıklanamayacağını düşünüyordu. Ona göre, Osmanlı Devleti'nin gerilemesinde birçok faktör etkili olmuştu ve bunların başında ekonomik ve teknolojik geri kalmışlık geliyordu. Hilafet faktörü ise daha sonra geliyordu.


Sonuç olarak, Halil İnalcık Hoca, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde hilafetin sembolik ve dini öneminin yanı sıra, Osmanlı'nın dini hoşgörüsü gibi miraslarının da önemli olduğunu savunuyordu. Halil İnalcık'ın yanı sıra Doğu ve Batı dünyasındaki ilim adamları, düşünürler ve yazarlar da kendilerine göre bir neden bulmuş ve kendi çıkarımlarını yaparak sebep-sonuç ilişkisi ortaya atmışlardı. Bütün bu ilişkilerin toplanmasıyla birlikte; Osmanlı Devleti'nin yıkılması göz önüne alındığında ve hilafetin siyasi gücünün kaybolması da dahil olmak üzere, İslam dünyasında hilafet ve halifelik meselesi halen daha tartışılan bir konu olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

bottom of page