top of page

LİBERAL DÜZENİN SONU?

Küresel belirsizlikler liberal düzenin geleceğini sorgulatıyor.

ree

Fukuyama'nın Tarihin Sonu (The End of History and the Last Man) kitabında tarihin ideolojik evriminin sona erdiğini ve liberal demokrasinin zaferini ilan etmesinden 35 sene geçmeden bugün liberal düzenin sonunun gelip gelmediği tartışılıyor.


Liberal Düzen Nedir?

Liberal düzen 2.Dünya Savaşı sonrasında bilhassa ABD önderliğinde olmak üzere batı tarafından kurumlar ve uluslararası iş birliği üzerine inşa edilmiş, liberal değerleri (hukukun üstünlüğü, serbest piyasa ekonomisi vb) barındıran bir sistemdir. Soğuk Savaş boyunca küresel bir etki alanı oluşturmuş ve dünyanın geri kalanına ihraç edilmiştir. Bu düzenin ideolojik varsayımı, Batı tarzı liberal demokrasinin en iyi yönetim modeli olduğudur.


Peki 80 yıldır işlediği düşünülen bu sistem ne oldu da son birkaç yıldır geleceği tartışılır hale geldi. Daha kolay anlaşılması için bu faktörleri ekonomik ve siyasi olarak iki başlıkta değerlendireceğim.


Neoliberalizm'in Liberal Düzene Etkisi

Neoliberalizm serbest piyasa ekonomisiyle devletin etki alanının küçültülüp bireysel özgürlüklerin ön planı çıktığı, liberalizmin devamı olarak görülen siyasi bir ideolojidir. ABD başkanı Reagan'ın(1981-1989) ''Reaganomics'' olarak adlandırılan ekonomi politikası vergi indirimleri, özelleştirmeler ve kamu harcamalarının azaltılması gibi değişimleri hedefliyordu. İngiltere'de ise Margaret Thatcher başbakanlığı(1979-1990) döneminde ''Thatcherism'' olarak adlandırılan politikarla ABD ile aynı dönemde benzer politikaları uygulanmaya başlandı. Türkiye gibi konjoktürden etkilenen ülkelerse benzer politikaları yürürlüğe koymuştur.


Yaklaşık 40 yıldır uygulanan neoliberal politikaların etkilerine baktığımızdaysa net olarak gördüğümüz şey gelir adaletsizliğinin artmış olması. 1980 senesinde en zengin %1'lik nüfusun ülkenin toplam zenginliğinden aldığı pay ABD'de yaklaşık %10'ken bugün %20'nin üzerinde, Avrupa'daysa %7'den %15'e çıkmış durumda. İki durumda da zenginlere doğru bir servet akımı var. Kısaca neoliberal politikaların orta direk sınıfını yoksullaştırdığını ve gelir adaletsizliğini artırdığını söylemek mümkün. Bu da liberal düzene olan inançsızlığın sebeplerin başında geliyor. Şüphesiz son yıllarda sıkça duyduğumuz ticaret savaşları da refah kaybını artırırken neoliberal düzenin yarattığı tahribatın tuzu biberi oluyor.


Siyasi Belirsizlikler ve Kurumlara Duyulan Güvensizlik

Son yıllarda liberal düzen birçok sınav veriyor. Bunların başında batılı devletlerin bölgesel savaşlara yaklaşık ikiyüzlü tutumlarının yarattığı uluslararası kurumlara duyulan güvensizlik ve bu savaşların yarattığı göçmen krizlerinin Avrupa'da aşırı sağı güçlendirmesi, iklim krizleriyle yeterince mücade edilememesi, yükselen Çin ekonomisinin AB'yi ekonomik olarak geride bırakması, son olarak Trump'ın, ABD'nin artık daha fazla tek başına Avrupa'nın koruyuculuğunu üstlenmeyeceğini açıklaması ve Avrupa'nın diğer sorunlarla boğuşurken bir de askeri olarak kendi başının çaresine bakmaya yönelik politikalar geliştirmesinin gerekmesi liberal düzene üzerindeki soru işaretlerini artırıyor kuşkusuz.


Bu problemlerin siyasetteki karşılığı olaraksa halkların sorunlarına yeterince cevap veremeyen geleneksel merkez partiler populist siyasi hareketlere zemin sağlıyor. Sosyal medya uygulamaların yarattığı yankı odalarıyla ideoloji savunuculuğu yapan partizan medya kanalları insanları ayrıştırırken toplumsal öfkeyi körüklüyor.


Liberal Düzenin Geleceği mi Sonu mu?

Yukarıda sıraladığım problemlerin liberal düzenin altını oyduğu aşikar fakat 80 yılda oturmuş güçlü bir statüko olduğunu da inkar edemeyiz. Kanaatimce liberal düzen yakın gelecekte sonlanmaktansa evrim geçirerek sosyal politikalara ağırlık verildiği çok kutuplu bir dünyada yaşamaya devam edecektir. Sosyal bilimlerde öngürüde bulunmanın neredeyse imkansız olduğunu düşündüğümden bu düşüncelerim birkaç yıl geçmeden fos çıkabilir. Canlı, dinamik bir yapı olan günümüz dünya düzenin hangi eksene kayacağını ise elbette zaman gösterecek.


Yorumlar


bottom of page