top of page

FAİZ-POLİTİKA UYUMSUZLUĞU İLE MAKRO EKONOMİK SONUÇLAR

Faiz oranları, bir ekonomide paranın maliyetini belirleyen temel göstergelerden biridir. Merkez bankalarının belirlediği politika faizleri, piyasadaki kredi faizlerini ve dolayısıyla tüketici ile yatırımcı davranışlarını doğrudan etkiler. Bu nedenle faiz oranları; tüketim, tasarruf, yatırım, enflasyon döviz kuru ve ekonomik büyüme gibi birçok makroekonomik değişken üzerinde belirleyici bir role sahiptir.

ree

Öncelikle faiz oranları, tüketim ve tasarruf kararları üzerinde önemli bir etki yaratır. Faiz

oranlarının yükselmesi, bireyin mevduat yoluyla elde edeceği getiriyi artırarak tasarrufu teşvik eder. Bu duru, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde, harcamaların ertelenmesine yol açarak toplam talebi azaltabilir. Öte yandan düşük faiz oranları, tasarruf cazibesini azaltırken, harcamaları ve kredi kullanımı yoluyla tüketimi artırır.


İkinci olarak faiz oranları, yatırım kararlarını doğrudan etkiler. Yüksek faiz oranları, borçlanma maliyetini artırarak firmaların yeni yatırım yapma iştahını azaltmaktadır. Bu durum, üretim kapasitesini azaltabilir ve istihdam üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Düşük faiz oranlarında ise yatırım yapmak daha cazip hale gelir, özellikle inşaat, otomotiv ve sanayi gibi sektörlerde büyüme gözlenebilir.


Faiz oranlarının enflasyon üzerinde de oldukça belirgin bir etkisi vardır. Yükek faiz talebi

baskılayarak enflasyonu kontrol altına almaya yardımcı olurken; düşük faiz politikaları

genişleyici etki yaratarak fiyat seviyelerinin yükselmesine neden olabilir. Döviz kuru üzerindeki etki ise faiz oranlarının uluslararası sermaye hareketlerini etkilemesiyle ortaya çıkar. Yüksek faiz oranları, yabancı yatırımcılar için daha yüksek getiri anlamına gelir ve döviz girişini artırır. Aksine, faiz oranları enflasyonun altında kaldığında yatırımcılar dövize yönelir, bu da yerel paranın değer kaybına yol açar.


Son olarak ise, faiz oranları ekonomik büyüme üzerinde hem kısa vadeli hem de uzun vadeli etkiler yaratır. Kısa vadede düşük faizler büyümeyi desteklese de, uzun vadede fiyat istikrarının bozulması ve yatırım ortamındaki belirsizlik nedeniyle büyüme sürdürülemez hale gelebilir. Bu nedenle faiz politikalarının rasyonel, veriye dayalı ve ekonomik gerçekliklerle uyumlu biçimde yönetilmesi büyük önem taşır.


ARJANTİN

Arjantin, uzun yıllardır yüksek enflasyon, kur istikrarsızlığı ve güven sorunu ile mücadele eden bir ülkedir. Bu sorunların temelinde, para politikasının siyasi otoriteyle uyumsuzluğu ve merkez bankasının bağımsızlığının sınırlı olması yatmaktadır.


2018-2019 döneminde Arjantin’de merkez bankası, artan enflasyonu kontrol altına almak

amacıyla politika faizini yükseltmek istese de, hükümetin büyümeyi canlandırmak ve halkın

alım gücünü artırmak hedefiyle faizlerin düşük tutulmasında ısrar etmesi, para politikası ile

ekonomi yönetimi arasında ciddi uyumsuzluk yaratmıştır. Bu uyumsuzluk yatırımcı güvenini sarsmış, döviz kurlarında sert dalgalanmalara ve peso’nun hızla değer kaybetmesine yol açmıştır. Merkez bankasının bağımsızlığı zayıflamış ve alınan faiz kararlarının etkisizliği bir dönem yaşanmamıştır.


Sonuç olarak Arjantin, uluslararası piyasalarda güven kaybı yaşararak IMF ile yeniden borçlanmak zorunda kalmış, döviz kontrolleri ve sermaye hareket sınırlamaları gibi olağanüstü önlemler almak zorunda kalmıştır.


VENEZUELA

Venezuela, son on yılda faiz-politika uyumsuzluğunun en çarpıcı örneklerinden birini

yaşamıştır. Ülkede 2014 sonrası dönemde artan enflasyona rağmen hükümet, büyümeyi teşvik etmek amacıyla faiz oranlarını düşük tutmayı sürdürmüş; aynı zamanda bütçe açıklarını kapatmak için merkez bankasına yoğun biçimde para bastırmıştır. Bu süreçte merkez bankasının bağımsızlığı fiilen ortadan kalkmış, para politikası tamamen siyasi otoritenin kontrolüne girmiştir.


Faiz oranlarının piyasa gerçeklerinden kopması ve hızla artan para arzı, Venezuela’yı dünyada ender görülen hiper enflasyon ortamına sokmuştur. Enflasyon oranı kısa vadede milyonlarla ifade edilir hale gelirken, halk yerel para birimini terkederek dolar ve kripto paralara yönelmiştir. Ekonomik istikrarsızlık derinleşmiş, temel ürünlere erişim zorlaşmış ve ülke ciddi bir insani krizle karşı karşıya kalmıştır. Bu örnek, faiz politikasının siyasi çıkarlar uğruna araçsallaştırılmasının, yalnızca ekonomik değil sosyal çöküşe de zemin hazırlayabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.

Yorumlar


bottom of page