top of page

ENFLASYONUN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ: MEKANSAL SORUNLAR VE KENTLEŞME

Yanlış yerleşme doğrudan enflasyonu körükler. Trafikte geçirilen her saat, yakıt israfına ve zaman kaybına neden olur. Araçlar için sürekli yeni yollar yapılması, toplu taşımaya yeterli yatırım yapılmaması, şehirlerin altyapı maliyetlerini artırır. Gıda ve diğer temel ihtiyaçların lojistik maliyetleri, şehir içi düzensizlikler nedeniyle yükselir.

ree

Bu da ürün fiyatlarına doğrudan yansır ve genel enflasyonu tetikler. Kısacası, plansız şehirleşme sadece sosyal bir sorun değil, aynı zamanda ülkenin kaynaklarını israf eden ve ekonomik dengeleri bozan bir maliyettir.


Türkiye’de bu tabloyu daha net görmek için verilere bakmak gerekir. Bugün nüfusun yaklaşık %93’ü şehirlerde yaşamaktadır; 1950’lerde bu oran yalnızca %25’ti. Bu hızlı ve çoğu zaman plansız kentleşme, ulaşımda gecikmeleri, yakıt israfını ve altyapı maliyetlerini artırarak enflasyonu doğrudan beslemektedir.


Toplu taşımanın yetersiz olduğu şehirlerde vatandaşlar özel araçlara yönelmekte, bu da hem trafik yükünü hem de akaryakıt tüketimini artırmaktadır. Lojistik maliyetlerin yükselmesi ise gıda ve temel ihtiyaç fiyatlarına doğrudan yansımaktadır. Akademik çalışmalar da bunu doğrulamaktadır: kentleşme ile ekonomik büyüme arasında çift yönlü bir ilişki vardır; ancak plansızlık nedeniyle bu büyüme çoğu zaman sağlıksız gerçekleşmektedir. Yani doğru planlama yapılmadığında şehirleşme, ülkenin potansiyelini artırmak yerine ekonomiyi baskılayan bir yük haline gelir.


Doğru yerleşme ise bambaşkadır. Binalar orta yüksekliktedir, birbirine çok yakın değildir; aralarında nefes alacak boşluklar vardır. Kenarlarda sıralanan evlerin ortasında genişçe bir alan kalır ve bu alan parklar, ağaçlar, oyun ve sosyalleşme yerleri için ayrılır. Sokaklar dar ama hareketlidir; arabalar geri planda kalır, öncelik yayada ve bisiklettedir. Bu tür bir yerleşimde insanlar evlerinden çıktıklarında işe, okula, markete ya da parka yürüyerek ya da bisikletle gidebilir. Günlük yaşamın ritmi insana göre ayarlanır, şehir yaşayan bir bütün haline gelir


Yanlış ve Doğru Örnekler

Dubai gibi devasa modern kentler ilk bakışta göz alıcı görünse de, aslında insanı araçlara mahkûm eden yapılardır. Mesafeler uzun, toplu taşıma yetersiz, günlük hayat ise tamamen otomobile bağlıdır. Bu durum insanı özgürleştirmek yerine zincirler.


Oysa Paris, Barselona ve Madrid gibi şehirler farklı bir düzenin mümkün olduğunu gösterir. Paris’te metro ağı kentin her yerine uzanır; Barselona’da bisiklet yolları arabalarla uyum içinde ilerler; Madrid’de ise toplu taşıma şehrin kalbidir. Bu şehirlerde ortak nokta, insanın şehirle bütünleşmesidir.


Türkiye’den Örnekler

İstanbul: Sorun kalabalık ve düzensizliktir. Kent plansız büyümüş, ulaşım aksları ihtiyaçtan sonra eklenmiştir. Bugün metro hatları çoğalsa da nüfus yoğunluğu ve araç trafiği şehri boğmaktadır. Çözüm, kenti yalnızca yeni yollarla genişletmek değil; merkezi bölgelerde toplu taşıma entegrasyonunu güçlendirmek, yaya ve bisiklet yollarını artırmak ve mahalle ölçeğinde küçük yaşam merkezleri kurmaktır. Böylece insan evinden çıkarken arabaya mahkûm olmaz.


Hatay: Sorun daha temel bir noktadadır: şehirde raylı sistem sıfırdır. Ulaşım neredeyse tamamen dolmuş ve otobüs ağına bağlıdır. Bu hem zaman kaybına hem de trafik yoğunluğuna yol açmaktadır. Oysa Hatay’ın sahil şeridi ile iç bölgelerini bağlayan bir raylı sistem, hem turizmi hem de ekonomiyi canlandırabilir. Ayrıca mahalleler arası bağlantıyı güçlendirecek bisiklet yolları ve küçük ölçekli toplu taşıma çözümleri şehri daha yaşanabilir kılacaktır.


Eskişehir: Daha umut verici bir tablo sunar. Tramvay hatları şehrin merkezine yayılmış, yaya bölgeleri artırılmıştır. Üniversite kenti olmasının da etkisiyle sosyal alanlar, parklar ve kültürel mekanlar şehrin ruhuna işlenmiştir. Eskişehir, Türkiye’de doğru şehirleşmeye en yakın örneklerden biridir. Eksikleri olsa da, bu eksikler planlı yatırımlarla giderilebilir ve Eskişehir modeli diğer şehirlere örnek olabilir.


SONUÇ

Türkiye’deki kronik enflasyonun arkasında yalnızca ekonomik sebepler değil, mekânsal sorunlar da vardır. Plansız şehirleşme insanları mutsuzlaştırmış, verimi düşürmüş ve kaynakları israf etmiştir. Oysa orta yükseklikte, kenarlarda evlerin olduğu, ortasında yeşil alan ve yollarla nefes alan bir düzen insanı merkeze alır. İstanbul’un kalabalığı, Hatay’ın raylı sistem eksikliği ve Eskişehir’in umut veren adımları bize şunu gösterir: şehir, insanla birlikte yaşamalı; insan da şehrin içinde nefes alabilmelidir.

Yorumlar


bottom of page