1970 KUYRUKLARI
- Beytullah Kaplan
- 5 gün önce
- 2 dakikada okunur
Türkiye’nin ekonomik tarihinde 1970’li yıllar hafızalara yalnızca uzun kuyruklarıyla değil, o kuyrukların ardındaki nedenlerle de kazınmıştır. Ellerinde bidonlarla yağ, etmek, tüp, gaz bekleyen insanlar veya sabaha kadar benzin istasyonunda sıra bekleyen şoförler, aslında bir dönemin sembolü haline gelmiştir.

Ancak bu tablo bir anda ortaya çıkmadı; aksine yıllar boyunca biriken ekonomik sorunların ve dünya çapındaki krizlerin sonucuydu.
İTHALATA BAĞIMLILIĞIN GETİRDİĞİ KIRILGANLIK
1960’ların sonlarından itibaren Türkiye, sanayisini geliştirmek ve artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için büyük ölçüde ithalata bağımlı hale gelmişti. Enerji, makine, ara malları ve bazı temel tüketim ürünleri dışarıdan geliyordu. İhracat ise bu açıkları kapatacak düzeyde değildi.Yani ülke, döviz kazancından çok döviz harcıyordu. Bu durum, ekonomiyi devamlı olarak açık halde bırakıyordu.
1970 yıllarına gelindiğinde dış ticaret açıkların giderek büyümeye ve Türk Lirası baskı altında kalmıştır. Çözüm olarak 19 Ağustos 1970’te hükümet, Türk Lirasını %66 oranında devalüe etti. Amaç, ihracat cazip hale getirerek döviz girdisini artırmaktı. Kısa vadede etkisi hissedilse de bu adım yapısal sorunları çözmeye yetmedi. Devülasyonun ardından ithalat maliyetleri arttı, enflasyon hızlandı ve halkın alım gücü düştü.
1973 PETROL KRİZİ: TÜM DÜNYAYI SARSAN DARBE
Türkiye’nin kırılgan yapısını daha da zorlaştıran gelişme ise 1973’te yaşandı. Yom Kippur
Savaşı sonrası Arap ülkeleri, Batı’ya karşı petrol ambargosu uygulamaya başladı. OPEC ülkeleri petrol fiyatlarını birkaç katına çıkardı. Bu, tüm dünya için sarsıcı bir gelişmeydi. Sanayileşmiş ülkeler bile enerji darboğazına girerken, Türkiye gibi daha yeni başlamış ve döviz sıkıntısı yaşayan ülkeler için etkileri çok daha yıkıcı olmuştur.
Petrol fiyatları birkaç ay içerisinde dört katına çıktı. Türkiye’nin enerji ithalat maliyet hızla yükseldi, döviz rezervleri hızla erimeye başladı. Rafinerileri ithalat yapmakta zorlanınca akaryakıt sıkıntısı gündelik hayata yansıdı. Benzin istasyonlarının önünde uzayan kuyrukların ilk işaretleri de bu dönemde ortaya çıktı.
SİYASİ İSTİKRARSIZLIKLARIN EKONOMİYE ETKİSİ
Ekonomik sorunları artıran bir diğer etken ise siyasi istikrarsızlıktır. 1970’ler boyunca
Türkiye’de koalisyon hükümetleri kuruldu ve bu hükümetler genellikle kısa ömürlü oldu.
Ekonomi politikaları sık sık değişiyor, uzun vadeli planlar uygulanamıyordu. Devletin kaynak yönetimi zayıfladı, planlama mekanizmaları etkisiz hale geldi. Bu da ekonomideki yarayı daha da derinleştirdi.
Siyasi gerilimler, toplumsal kutuplaşmalar ve sık sık yaşanan hükümet değişiklikleri, ekonomik istikrarı neredeyse imkansız kıldı. Böyle bir ortamda yatırım yapılmıyor, üretim artmıyor ve ülke sürekli “kıtlıkla mücadele” haline sürükleniyordu.
ENFLASYON, KARABORSA VE HALKIN SIKINTISI
1970’lerin başlarında başlayan maliyet artışları ve döviz sıkıntısı, enflasyonu hızla yükseltti.
Maliyet fiyatlara yetişemez hale geldi. Devlet halkın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için sübvansiyonlu fiyat politikası uygulamaya çalıştı. Yani bazı ürünler devletin belirlediği düşük fiyatlarla satılıyordu. Ancak arz yetersiz olduğu için bu ürünler piyasada kolayca
bulunamıyordu. Bu durum karaborsaya ve stokçuluğa tetikledi. Resmi fiyatlarla alınamayan
şeker ya da benzin; karaborsada bir katı fiyatına satılmaya başladı. Halkın büyük çoğunluğu
için tek seçenek, sabırla kuyrukta beklemek oldu. Böylece 1970’lerin ortasına gelindiğinde,
kuyruk görüntüleri Türkiye’nin ekonomik manzarasının en belirgin simgesi haline geldi.
KUYRUK ARDINDAKİ GERÇEK
Şeker, tüm, gaz veya benzin kuyrukları aslında tek başına birer sonuçtu. Bu sonuç, Türkiye’nin yıllar boyunca biriktirdiği yapısal sorunların, döviz kıtlıklarının, dışa bağımlılıkların, küresel petrol krizinin ve siyasi istikrarsızlığın birleşmesiyle ortaya çıktı. Bugünden bakıldığında, o kuyruklar yalnızca bir kıtlık dönemi değil, aynı zamanda bir uyarı niteliği taşıyor: bir ülkenin ekonomik bağımsızlığının, üretim gücü ve siyasi istikrarı olmadan halkın refahını sürdürülebilir kılmak mümkün değildir.
Yorumlar