CHP’DE KURULTAY DAVASI: ERTELEME KARARININ ANLAMI
- Tolga Aktas
- 15 Eyl
- 2 dakikada okunur
Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bugün görülen, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. Olağan Kurultayı ile 21. Olağanüstü Kurultayı’nın iptali talebiyle açılan dava, beklentilerin aksine sonuçlanmadı. Mahkeme, esasa dair karar vermek yerine duruşmayı 24 Ekim 2025 Cuma gününe erteledi.

Bu erteleme kararı, ilk bakışta belirsizliği uzatan bir gelişme olarak okunabilir. Ancak CHP’nin tarihine bakıldığında, her kriz anının aynı zamanda bir yeniden düşünme, saflaşma ve yenilenme fırsatı sunduğu görülmektedir. Bugün yaşanan süreç de bu geleneğin devamıdır.
CHP’nin kurultayları yalnızca parti içi iktidar mücadelesi değil; aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin, temsil anlayışının ve siyasal meşruiyetin sınandığı zeminlerdir. Dolayısıyla bu davanın ertelenmesi, partinin kendi iç tartışmalarını daha derinlikli ve sağlıklı bir şekilde yapabilmesine imkân tanımaktadır.
Burada altı çizilmesi gereken üç boyut vardır:
Hukuki Boyut: Mahkemenin erteleme kararı, davanın esastan reddi veya kabulü öncesinde yeni bir değerlendirme sürecine işaret etmektedir. Bu, yargının temkinli ilerlemek istediğini göstermektedir.
Siyasal Boyut: CHP açısından süreç, kurultayların meşruiyetini yalnızca mahkeme kararıyla değil, toplumsal destekle pekiştirme sorumluluğunu artırmaktadır. Parti içi demokrasinin korunması, Türkiye’deki genel demokrasi algısını da doğrudan etkileyecektir.
Tarihsel Boyut: CHP, yüz yıllık tarihinde birçok kez hukuki ve siyasi krizlerle karşılaşmış; ancak her seferinde demokratik iradeyi güçlendiren adımlar atarak yoluna devam etmiştir. Bu dava da, partinin kendi kurumsal reflekslerini test ettiği bir dönemeçtir.
Erteleme kararı, CHP için bir kayıp değil; tam tersine bir imkân olarak görülmelidir. Bu süre zarfında partinin tüm kadrolarına düşen görev, birlik duygusunu korumak, demokrasiye olan inancı diri tutmak ve toplumun beklentilerine cevap verecek şekilde siyasal vizyonu güçlendirmektir.
Unutulmamalıdır ki, CHP’nin kaderi yalnızca bir mahkeme kararına bağlı değildir. Esas olan, halkın vicdanında, toplumsal hafızada ve demokrasiye olan inançta şekillenen meşruiyettir.
24 Ekim’e giden süreç, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin demokrasi mücadelesi açısından da kritik bir eşiktir. Peki CHP, bu zamanı kendi içinde daha büyük bir kutuplaşmanın zemini olarak mı kullanacak, yoksa geleceğe yön verecek bir yenilenmenin kapısını mı aralayacak?
Yorumlar