top of page

ATEŞTEN GÖMLEKLE YÜRÜMEK: TERÖR

PKK terör örgütünün silah bırakmasının ardından düzenlenen kongrede fesih kararlarını açıklaması, yalnızca Türkiye’nin gündemiyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda dünya kamuoyunun da dikkatini çeken önemli bir gelişme olarak uluslararası basında yerini aldı.

DEM Parti cephesinde ise genel beklenti, örgütün sözde lideri Abdullah Öcalan’ın sürece daha aktif bir şekilde dahil olması ve daha rahat çalışma koşulları içerisinde yer alması yönündeydi. Yapılan karşılıklı açıklamalar, kamuoyuyla paylaşılan bilgi notları ve sürecin gidişatına ilişkin ipuçları, devletin bazı taleplere mesafeli durmadığını, aksine bazı konularda sıcak yaklaştığını göstermektedir. Bu bağlamda, ilerleyen süreçte Öcalan’ın yalnızca ailesi veya avukatlarıyla değil, gazetecilerle de görüşme yapabileceği; bu görüşmelerin basın organlarında daha sık yer alabileceği yönünde bir beklenti oluşmuştur.


Öte yandan, cezaevinde bulunan diğer örgüt bağlantılı mahkûmlara yönelik af söylentileri de kamuoyunda yer bulmaya başladı. Her ne kadar devletin bu konuda henüz netleşmiş resmi bir açıklaması olmasa da, karar mekanizmasının içinde bu konunun değerlendirildiği yönünde işaretler mevcuttur. Dışarıdan bakıldığında ise henüz somut bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir.


Temennimiz, geçmişte yapılan ağır hatalardan gerekli derslerin çıkarılması ve bir daha asla ikinci bir “hendek vakasının” yaşanmaması yönündedir. Terörsüz bir Türkiye hedefine, toplumsal huzurla ve en az hasarla ulaşılması, bu sürecin en büyük kazanımı olacaktır. Çünkü burada devletin her bir adımı, adeta bir mayın tarlasına basmadan ilerlemeye çalışan bir insanın hassasiyetini taşımalıdır. Atılan her yanlış adım, geri dönüşü olmayan facialara sebebiyet verebilir.


Terörün yalnızca can kayıplarıyla sınırlı olmayan bir başka boyutu da, kuşkusuz ekonomik yıkımdır. Siyasi İstikrar Analisti Serdar Sement’e göre, PKK’nın son 20 yılda Türkiye’ye verdiği ekonomik zarar yaklaşık 240 milyar doları bulmuştur. Yaşar Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ufuk Tutan ise, son 30 yılda terörün Türkiye ekonomisine verdiği zararın resmi açıklamalara göre 1,2 trilyon ABD doları olduğunu ifade etmektedir. Bu rakam, yıllık ortalama 40 milyar dolarlık bir kayba denk gelmektedir.


Yine Ak Partili Numan Kurtulmuş’un 1986-2012 yılları arasını kapsayan açıklamalarına göre, terörün Türkiye’ye yalnızca bu dönemde verdiği zarar 2 trilyon 345 milyar lira seviyesindedir. Bu veriler ışığında, terörün Türkiye’ye yalnızca sosyal ya da siyasal değil, aynı zamanda devasa boyutlarda ekonomik kayıplar da yaşattığını rahatlıkla söyleyebiliriz.


“Terörsüz Türkiye” sloganı, bugün bir kesimin siyasi argümanı gibi görünse de, gerçekte toplumun ortak hayalidir. Bu süreçte, ne kadar karşı durulsa da TBMM kürsüsünde konuşma imkânı bulan ve belirli bir seçmen kitlesine hitap eden yapılarla, geleneksel yöntemlerin ötesine geçilerek, modern siyasal ve diplomatik araçlarla mücadele edilmesi gerekmektedir. Bu yaklaşım yalnızca ülke ekonomisinin daha fazla zarar görmesini engellemekle kalmayacak, aynı zamanda karşıt görüşlerin kendilerini ifade edebileceği demokratik zeminlerde mücadele verilmesine de olanak tanıyacaktır.


Ve bu noktada, kim ne söylerse söylesin; Sayın Devlet Bahçeli’nin, bu hassas süreçte ne kadar tepki toplayacağını bilmesine rağmen “ateşten gömlek” giyerek sürece destek vermesi, terörsüz bir Türkiye idealine katkı sağlama yönündeki samimi ve cesur bir duruş olarak tarih sayfalarında yerini alacaktır.


Tek umudumuz; çocuklarımızın geleceğinde barışın, huzurun ve birlikteliğin hüküm sürdüğü, terörsüz bir Türkiye’de yaşamalarıdır.

Comments


bottom of page