SINAVIN GÖLGESİNDE BÜYÜYEN ÇOÇUKLAR
- Oğuzhan Alaca

- 3 May
- 2 dakikada okunur
Merkezi sınavların psikolojik etkileri ve sistemin yeniden yapılandırılması üzerine bir değerlendirme..

Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllardır sınav merkezli bir yapıya oturmuş durumda. Bu yapının en çarpıcı örneklerinden biri ise Liselere Geçiş Sınavı (LGS). Özellikle ergenlik dönemindeki öğrencilerin yoğun duygusal değişimler yaşadığı bir süreçte, LGS gibi büyük bir sınav baskısıyla yüzleşmeleri, eğitimden çok psikolojik dayanıklılık yarışına dönüşmüş durumda.
Bu sınav, öğrencilerin yalnızca bilgi düzeyini ölçmekle kalmıyor; aynı zamanda onların ruhsal dünyalarını da derinden etkiliyor. Sürekli test çözmeye yönelik çalışmalar, öğrencilerin eleştirel düşünme, sorgulama ve yaratıcı problem çözme gibi üst düzey bilişsel becerilerden uzaklaşmasına yol açıyor. Sistem, öğrenciyi “doğru şıkkı bulan birey” olmaya zorlarken, düşünmeyi, anlamlandırmayı ve yorumlamayı arka plana itiyor.
Bu süreçte aile içi ilişkiler de ciddi bir sınavdan geçiyor. Öğrencilerin sınav stresi, çoğu zaman aileyle yaşanan çatışmaları artırıyor. Veliler, çocuklarına yardımcı olmak isterken istemeden baskı unsuru haline gelebiliyor. Öyle ki bazı aileler yaşanan bu duygusal yoğunluk nedeniyle psikolojik destek almak zorunda kalıyor. Profesyonel destek almak elbette çok değerli bir adım, fakat yalnızca bir sınavın neden olduğu stresin böyle bir ihtiyaç doğurması, biz eğitimcileri ciddi şekilde düşündürüyor.
Elbette ki öğrencilerin akademik başarılarına uygun okullarda eğitim almaları hedeflenmelidir. Ancak bu hedef, onların ruhsal sağlığının, aile ilişkilerinin ve kişilik gelişimlerinin önüne geçmemelidir. Bugün iyi bir liseye yerleşsin diye uğruna mücadele verdiğimiz çocuklar, yarının düşünce liderleri, sanatçıları, bilim insanları olacak. Onları yalnızca sınav sonuçlarına göre değerlendirmek, hem onların potansiyelini sınırlamak hem de toplumun geleceğine zarar vermek anlamına gelir.
Bu nedenle sınav süreci, yalnızca öğrenciler için değil, aileler ve öğretmenler için de bilinçli yönetilmesi gereken bir dönem olmalıdır. Devlet ve özel sektör, bu konuda daha proaktif davranarak sınav dönemlerinde ailelere ve öğrencilere yönelik rehberlik, seminer ve bilgilendirme etkinlikleri düzenlemeli; bu sürecin daha sağlıklı ve az hasarla atlatılması sağlanmalıdır.
Ancak gerçek çözüm, bu süreci düzenlemekten öte, sınav sistemini baştan yapılandırmakla mümkündür. Daha adil, çok boyutlu ve bireyin tüm yönlerini gözeten bir ölçme-değerlendirme yaklaşımı, eğitim sistemimizin geleceği için bir zorunluluk haline gelmiştir.
Çocuklarımız sınavların gölgesinde değil, umutlarının ve yeteneklerinin ışığında büyüsün istiyorsak; bu sistemi yeniden düşünmenin zamanı çoktan gelmiştir.








Yorumlar