NESNELERİN İNTERNETİ: VERİ OKYANUSUNDA YÜZEN AKILLI CİHAZLAR
- Bahadır Yanmaz
- 11 Kas 2023
- 9 dakikada okunur
İnternetin hayata girişi ve dünyadaki değişime hız vermesi yaşam tarzlarını doğrudan etkilemiştir. Hayatın her alanında merkeze yerleşen internet teknolojileri pek çok nesne üzerinden yakın gelecekte insana ihtiyaç duymadan da işlevini sürdürmeye devam edecek. Nesnelerin interneti kavramı bu noktada açıklayıcı oluyor.

İlk IoT Cihazı ve Tarihçesi
Örneğin, bir araba yolculuğu yaparken gideceğimiz konumu bilmediğimiz takdirde navigasyona başvuruyoruz. Hatta, yolu bilsek de trafiği kontrol etmek, tahmini süreyi öğrenmek veya varsa daha kısa bir yolu belirlemek için telefonlarımızdaki navigasyon uygulamalarını kullanıyoruz. Bir sistem hem telefonumuzun lokasyonunu tespit ediyor, hem varmak istediğimiz nokta için bize farklı güzergah seçenekleri sunabiliyor ve hem de yoldaki trafiği öngörebiliyor. Bunlara ek olarak bu mobil uygulamalar tünele girdiğimizi dahi algılayıp ara yüzlerini değiştirebiliyorlar. Hayatımızın her alanından verebileceğimiz bu ve benzeri örneklerin hepsi Nesnelerin İnterneti sayesinde elde ettiğimiz hizmetler ve kolaylıklardır.
Nesnelerin İnterneti (IoT) kavramını araştırırken “connected” kelimesine çok denk geleceksiniz. Özetle Nesnelerin interneti, fiziksel dünyayı dijital dünyaya bağlamaya yarayan teknolojidir. Günlük hayatımızda kullandığımız “şeyler”den tutun karmaşık bir endüstriyel alete kadar, bütün fiziksel objelerin birbirleri arasında iletişim kurabilmeleri ve aralarında veri alışverişleri yapabilmeleri için sensörlerle, çeşitli yazılımlarla ve birçok farklı teknoloji ile internete bağlanmasına nesnelerin interneti diyebiliriz.
Neredeyse artık hepimizin elinde olan akıllı telefonlarımız hatta kredi kartlarımız da bu dünyanın bir parçasıdır. Temassız ödeme, barkod okuma, telefondan akıllı evlerimizi ve güvenlik sistemimizi kontrol edip yönetebilme gibi birçok örnek verilebilir.
Her şey Bir Kahve Makinesi İle Başladı!
1991 yılında, Cambridge Üniversitesi’nde yaklaşık 15 akademisyen ortak bir kahve makinesini paylaşıyorlardı. Binanın alt katında ofisleri olan akademisyenler onlarca merdiveni çıkıp kahve makinesini boş görmekten sıkılmış ve makineyi görebilecekleri bir sistem geliştirmişlerdi. Sistem, her bir dakikada makinenin üç adet görüntüsünü çekerek masalarda bulunan bilgisayarlara aktarıyordu. Böylece makinedeki kahve miktarı görülüyordu.
Nesnelerin interneti kavram olarak ilk kez 1999 yılında Kevin Ashton tarafından Procter & Gambler şirketi için hazırlanan bir sunumda kullanıldı. Sunumda şirkete radyo frekansı ile tanımlama teknolojisinin faydaları anlatılmakta ve ve kullanımı önerilmekteydi. Daha sonraki yıllarda gelişen teknolojiler sayesinde milyarlarca insanın bilgisayarlar ya da taşınabilir mobil araçlarla internete bağlanmaları sağlanmıştır. Bu aşamanın ardından beklenen büyük adım birbirlerine bağlı bilgisayarların, birbirlerine bağlı nesnelerle bilgi alışverişi yapmasıdır. Arabalardan kitaplara, elektronik aletlerden yiyeceklere, akıllı binalardan ayakkabılara kadar aklımıza gelebilecek tüm şeylerin/nesnelerin birbirine bağlanması gelecekte bizi bekleyen bir gelişmedir.
IoT gelişiminin önündeki önemli problemlerden biri cihazların birbiri ile olan uyumu ve birbirlerini etkilememesi. Bu nedenle verinin cihazlar ve ağ sistemleri arasında coğrafi şartlara ve bağlantı modellerine bağlı olarak yanlış akması önlenerek, kesintisiz ve doğru veri akışının sağlanması hayati önem taşıyor.
Nesnelerin interneti, bir teknoloji devrimi olarak her şeyi değiştirmesi olası. Her yerden, herkesle, her zaman, her nesne ile bağlantı (4H) gerçeği yeni dünya düzeninin temeline yerleşecek gibi görünüyor.
Gelişen Kavramlar
Ashton’un IoT fikri, cihazlar arası bağlantı kurmak için radyo frekansı tanıma teknolojisini (RFID) kullanma üzerine odaklanmıştı. Günümüzün IoT’si buna benzemekle birlikte aslında önemli bir farkı var: cihazlar arasında bilgi alış-verişini IP ağı üzerinden sağlıyor.
1999 yılında bugün kullandığımız kablosuz internet emekleme dönemindeydi ve mobil ağlar henüz tam IP tabanlı konfigürasyona geçmemişti. Bu şartlar altında tüm cihazların kendine ait IP adresine sahip olduğu bir IoT düşünmek o dönem için imkansızdı. Her cihaz için IP adresi ve doğrudan internet bağlantısı gerektirmeyen RFID bu yüzden daha ucuz ve mantıklı bir çözüm gibi görünmüştü.
IoT’yi Ayağa Kaldırmak
Sonuçta cihaz üreticileri RFID tabanlı IoT’ye fazla sermaye yatırmadılar. Bunun yerine Haziran 2000’de dünyanın ilk internete bağlı buzdolabı olan ve bir IP bağlantı girişi bulunan LG Internet Digital DIOS piyasaya sürüldü. Bu buzdolabı 1997’den beri geliştirilmekteydi; bu da ismen olmasa bile IoT fikrinin Ashton’dan önce de mevcut olduğunu gösteriyor.
2000’lerin devamında kavram gelişti ve gerçek dünya uygulamaları çoğaldı. 2008 yılında bağlantılı cihazların gelişimini destekleyen endüstri ortaklarının işbirliği sonucunda IPSO Alliance kuruldu. Bu da girişimci ve araştırmacıların yanı sıra büyük işletmelerin de üretimde IoT’yi uygulamaya sokma isteğinin bir göstergesiydi.
Bugünün IoT’si: Geçmişten Ayrılmak ve Bulutun Önemi
Ancak son yıllarda IoT geniş ölçekte geçerlilik kazandı. IoT artık sadece internete bağlı birkaç üst sınıf aygıttan ibaret değil. Günümüzde televizyondan arabaya kadar her tür cihazın internete bağlanması olağan bir durum halini aldı.
Peki, tüm bunların mümkün olabilmesi için 2000’lerden bu yana ne değişti? Birkaç önemli faktör var: ağ iletişiminin kapasiteleri genişledi, IoT cihazlarından gelen veriyi daha kolay bir şekilde yönetme ve yorumlama imkanı sunan geniş kapsamlı veri analiz araçları devreye girdi ve farklı tedarikçilerin IoT yazılım ve donanımlarının etkileşimini kolaylaştıracak Allseen Alliance’ın AllJoyn’u gibi yeni standartlar yaratıldı.
Ama modern anlamda IoT’nin mümkün kılınmasında en önemli rolü oynayan belki de bulut bilişimin gelişimi oldu. Çünkü bulut, veri depolamak ve hesaplama yapmak için düşük maliyetli, her daim devrede olan bir alan sunuyor. Ucuz ve yüksek erişimli bulut altyapısı sayesinde IoT cihazlarındaki depolama ve işlem yükü kolaylıkla bulut sunuculara aktarılıyor. Buna karşılık IoT cihazları daha ucuz, daha ince ve daha albenili olabiliyor.
Bulut bilişim sayesinde akıllı termostatınızın, temel verileri hizmet sağlayan kuruluşun bulutuna yüklemek ve sizin evinizin ısısını ayarlamak için bulut üzerinden gönderdiğiniz talimatları indirmek dışında pek bir şey yapmasına gerek kalmıyor. Veriyi kendi üzerinde depolaması gerekmiyor. Kontrol paneline bile ihtiyacı yok. İnternet bağlantısı olduğu sürece cihazı sadece bulut üzerinden yönetebilirsiniz.
10 yıl önce LG IoT buzdolabını üretirken işler bu kadar kolay değildi. O zamanlar aygıtı yönetmeye yardımcı olacak, her zaman erişilebilen, ölçeklenebilir bulut teknolojisi yoktu. Bu yüzden de buzdolabının geleneksel bir bilgisayarın özelliklerini taşıması gerekiyordu.
Nesnelerin İnterneti (IoT) İletişim Protokolleri
1. Wi-Fi
Evlerimizde ve iş yerlerimizde yaygın olarak kullandığımız Wi-Fi, en popüler IoT iletişim protokollerinden biridir. Ortalama veri aktarım hızı 150-200 Mbps arasında olmakla beraber, kullanılan kanal frekansına ve anten sayısına bağlı olarak 600 Mbps’e kadar veri aktarım hızlarına ulaşmaktadır.
Çekim uzaklığı 100 metreye kadar çıkabilen Wi-Fi, LAN ortamı için en iyi sonucu vererek, hızlı veri aktarımı sağlar. Büyük miktarda veriyi işleyebilen Wi-Fi, birçok IoT geliştiricisi için ilk tercihtir. Yüzlerce megabit/sn aralığı sunduğundan, büyük dosya aktarımları için uygundur.
2. Bluetooth
Kısa mesafeli iletişim teknolojilerinden biri olan Bluetooth, küçük boyutlu verileri göndermek için uygundur. Akıllı saatler, mobil telefonlar gibi teknolojik cihazlarda kullanılan Bluetooth, önemli bir IoT protokolüdür.
İletişim menzili, 50 ile 150 metre arasında değişen Bluetooth’un, yaklaşık veri hızı 1 Mbps’dir. Günümüzde, Bluetooth Low-Energy (BLE) ya da diğer adıyla Bluetooth Smart, bu bağlantı protokolünü IoT sistemlerde daha tercih edilir hale getirmek için yapılmış bir geliştirmedir. Düşük güç tüketimi, ölçeklenebilirliği ve esnekliği sayesinde Bluetooth, IoT teknolojisi için önemli bir iletişim protokolüdür.
3. Zigbee
Bir diğer önemli IoT iletişim protokolü de Zigbee’dir. Düşük güçte çalışması, ölçeklenebilir olması ve yüksek güvenliği sayesinde IoT geliştiricilerinin gözdelerinden biridir.
Veri hızı 250kbps Zigbee’nin, kablosuz iletişim menzili de 10-100 metre arasında değişmektedir. IoT sistem geliştiricileri arasında, tüm bu özellikleri ile Zigbee’nin de geniş bir kullanıcı kitlesi vardır.
4. MQTT
Oldukça basit bir iletişim protokolü olan MQTT; sensörlerden uygulamalara ve ara yazılımlara düşük boyutlu dosyaları göndermek için kullanılan, abone-yayıncı tipi, güvenilir bir protokoldür. Herhangi bir ağ ile çalışarak sıralı, kayıpsız ve çift yönlü bağlantı sağlamaktadır.
Veri hızları ise 256 Mb’a kadardır. Güvenilir bir protokol olduğu için Facebook, çevrim içi sohbet için Facebook Messenger'da MQTT'yi kullanmıştır.
5. OPC-UA
IoT ve Endüstri 4.0 için en önemli iletişim protokollerinden biridir. İletişi hızı oldukça yüksektir ve makinelerden veri toplamak için kullanılır. Ölçeklenebilir olduğu için, en küçük cihazlardan, büyük makinelerin devrede olduğu teknolojilere kadar birçok alanda kullanılabilir. Hem internet üzerinden hem de kapalı bir ağda kullanılabilen ve yüksek güvenlik özellikleri sunan bir protokoldür. Esnekliği sayesinde otomotivden gıdaya, enerjiden bina otomasyonuna kadar birçok alanda kullanılabilir.
6. Hücresel Bağlantı
Hücresel bağlantı protokolü; bölgesel, ulusal ve kıtalar arası kullanım olanağına sahiptir. Büyük miktarda veri akışı gerçekleştirme olanağı sunan hücresel bağlantı protokolü, güç tüketimi yüksek sistemlere ihtiyaç duymaktadır.
Veri hızı 35-170 kbps arasında değişen hücresel protokolün, iletişim menzili 35 ile 200 km arasındadır.
Sokak lambaları, park sayaçları ve hastaneler gibi sayısız alanda kullanılan bu protokolün; 5G teknolojisinin yaygınlaşmasıyla, IoT teknolojisini yeni bir evreye taşıması beklenmektedir.
7. Z Dalgası
Düşük güçlü RF iletişim teknolojisine dayanan Z Dalgası, kablosuz bir iletişim protokolüdür. Kullanımı daha çok lamba sensörleri gibi ev otomasyon ürünleri için tercih edilir.
Veri hızları 0,3-50 Kbps ve yaklaşık iletişim menzili 30 metredir. Oldukça ölçeklenebilir bir protokol olan Z Dalgası, 232 cihaza kadar bağlantı sağlayabilir.
8. NFC
NFC’yi akıllı telefonlarımız üzerinden temassız ödeme yapmamızı sağlayan protokol olarak biliyoruz. Son günlerde kullanımı oldukça yaygınlaşan, en popüler iletişim protokollerinden biri NFC.
NFC’nin veri aktarım hızı 100-420 Kbps arasında ve kullanılabilir menzili yaklaşık 10 cm. Protokolün çalışması, alanın yakınında iç içe yerleştirilmiş iki döngü anteni arasında elektromanyetik indüksiyon kullanılarak sağlanıyor. Bu şekilde, ideal olarak 4 cm’den daha az bir mesafeden bilgi paylaşımı sağlıyor.
9. LoRaWAN
Akıllı şehirler ve endüstriyel uygulamalarda kullanılan bir diğer iletişim protokolü de LoRaWAN’dır. Düşük maliyetli olması, güvenlik özelliklerinin sağlamlığı ve iletişim menzilinin uzunluğu ile IoT sistem geliştiricileri için tercih sebebidir.
Veri hızı 0,3-50 Kbps ve iletişim menzili 2,5-15km arasındadır. Akıllı sokak lambaları gibi uygulamalarda LoRaWAN protokolü tercih edilebilmektedir.
10. SigFox
Ultra dar bant genişliği ile güç tüketimi en az olan IoT iletişim protokolü SigFox’tur. Uzun süre pil değişimine ya da herhangi bir bakıma ihtiyaç duymadan çalışabildiğinden, SigFox kullanılan çözümlerin işletme maliyeti de oldukça düşüktür.
Veri hızı, 10-1000 bps ve iletişim menzili ise, 3-50 km arasında değişmektedir. Alarm sistemleri, güvenlik sistemleri, bina sayaçları, akıllı ölçüm cihazları gibi uygulama alanlarında kullanılmaktadır.
IoT Sistemlerinin Güvenliğini Sağlamak İçin Alınması Gereken Önlemler IoT, yani nesnelerin interneti, fiziksel objelerin birbirleriyle ya da daha fazla sistemlerin bir arada bağlantılı şekilde olduğu iletişim ağlarına denir. IoT sistemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte güvenlik konularının da önemi artmaktadır. Güçlü Şifreler ve Kimlik Doğrulama IoT cihazlarının güvenliği için kullandığımız şifrelerin güçlü ve birden fazla cihaz arasında tekrarlanmamış olması önemlidir. Bunun yanında iki faktörlü kimlik doğrulama yöntemlerinin kullanılması da güvenliği artırır. Sistem Güncellemeleri IoT cihazlarının üreticileri tarafından zaman zaman yayımlanan güncellemeler, güvenlik açıklarını kapatmak ve cihazları koruma altına almak için yapılmaktadır. Bu nedenle cihazlarınızın yazılımını düzenli olarak güncellemek, güvenliğin sağlanmasında önemlidir. Güvenli Ağ Kullanımı IoT sistemlerinin güvenliği için ağ bağlantılarının mümkün olduğunca güvende tutulması gerekir. Bunun için Wi-Fi şifrelerinin düzenli olarak değiştirilmesi, güvenlik protokollerinin kullanılması ve gerektiğinde VPN uygulamalarından faydalanılması önerilmektedir. Cihazların Erişim Kontrolü IoT cihazlarına erişimi sınırlayarak, kötü amaçlı kullanıcıların zarar verme olasılığının önüne geçmek için önemlidir. Cihaza erişimi olan kullanıcıların sayısını azaltmak ve her bir kullanıcının yetkilerini kısıtlamak bu konuda faydalıdır. Fiziksel Güvenlik Tedbirleri IoT sistemlerinin güvenliğinin sağlanabilmesi için cihazların yerleştirildiği fiziksel alanların da güvenliği önemlidir. Kilitli dolaplar kullanmak, cihazlara yetkisiz erişimi önlemek için önemlidir. Güvenlik Duvarı ve Antivirüs Kullanımı IoT sistemlerinin güvenliğini sağlamada önemli olan bir diğer konu da güvenlik duvarı ve antivirüs yazılımlarının kullanılmasıdır. Bu yazılımlar sayesinde kötü amaçlı yazılım ve saldırıların sisteme zarar vermesi engellenir. Sonuç olarak, IoT sistemlerinin her geçen gün daha fazla hayatımıza entegrasyonu ile bu sistemlerin güvenliğini sağlamak son derece önemlidir. Bahsi geçen önlemleri alarak IoT sistemlerinin güvenliğini sağlamak, potansiyel siber saldırıları engellemeye yardımcı olacaktır.
Nesnelerin İnterneti (IoT) Kullanım Alanları
Üretimdeki Kazanç
Fabrikada üretimi gerçekleştiren cihazların birbirleriyle tam koordineli bir şekilde çalışması için IoT teknolojisi gerekmektedir. Bu teknoloji sayesinde, anlık veri akışına erişmek mümkündür. Birbirleriyle haberleşerek etkileşim halinde olan cihazlar fabrika içerisinde tam performanslı olarak çalışabilmektedir. Ayrıca bulut teknolojisi ile birleştirilen nesnelerin interneti teknolojisi ile fabrika içerisindeki cihazları uzaktan kontrol etmek de mümkündür. Sistemi çalıştırmak veya durdurmak için uzaktan erişim yeterlidir. Fabrika içerisinde fiziksel bir müdahaleye gerek duyulmaz. Cihazların haberleşmesi ile birlikte tüm cihazların ayrıntılı bir raporuna erişmek mümkündür. Hangi cihaz ne kadar çalışmış, ne kadar üretim yapmış, ne zaman hata almış, ne kadar hammadde kullanılmış, operatör ne kadar cihaz başında vakit geçirmiş vs gibi verilere çok kolay bir şekilde erişilebilmektedir. IoT sayesinde, fazla hammadde kullanımının önüne geçilmekte olup tasarruf sağlanmaktadır. Aynı şekilde enerji kullanımını optimize ederek fazla elektrik tüketimin de önüne geçilmektedir. Ayrıca, sistemde oluşabilecek en ufak arızayı hemen uyarı olarak yöneticiye bildirmekte olup, cihazların otomatik stop edilebilmesi de mümkündür. Zamanlama özelliği sayesinde, 7/24 istenildiği zaman üretim başlayabilir, istenildiği zamanda üretim durabilmektedir. Özellikle ilk başta açılıp ısınması / kendini senkronize etmesi beklenen cihazlarda veya açılımı geç süren cihazlara konulacak ufak bir yazılım sayesinde 1 saat önceden cihaz kendiliğinden açılabilir. Bu sayede iş başı yapıldığı zaman cihaz direkt kullanıma hazır hale gelir.

Nesnelerin İnterneti ve Çevre
Teknoloji, insan hayatını her geçen gün biraz daha sarmakla birlikte hayatı kolaylaştırmanın da en keyifli kapılarını aralamaktadır. Bu sistem sadece insan hayatı için değil tüm dünyayı da etkileyecek bir yapıyı gündeme getirmektedir. Dünya nüfusu 7 milyarın üzerine çıkmışken bu sayı her yeni gün biraz daha artmaya devam ediyor. Hal böyle olunca insanların yönetilmesi de zaman zaman güç bir hale geliyor. İşte IoT teknolojisi yönetim alanında da kullanılabilecek bir uygulamanın ilk adımı niteliğini taşımaktadır.
Hava kirliliğinden katı atık depolama sistemlerine kadar tüm dünyanın belli bir düzen içerisinde hareket etmesini sağlamak amacıyla bu sistem kullanılmaktadır. Bu sistem sayesinde sensör tabana sahip olan cihazlar geliştirilmiştir. Kanalizasyon, katı atık merkezleri ya da ormanlık bölgelerde bu sensör kolaylıkla veri toplayarak tehlikenin ne boyutta olduğu hakkında analizler yaparak çeşitli verilere ulaşılmasını sağlamaktadır. Örneğin bir şehirde çevrenin beşeri faktörler ile ne kadar kirletildiği bu sistem aracılığı ile ortaya çıkmaktadır.
Tarımsal Verimlilikte Artış
Sistemin sağladığı katkı tarım alanında da kendini ortaya çıkartmaktadır. Oluşturulacak akıllı tarım arazileri sayesinde verimli tarım yapmak mümkünken aynı zamanda da gıdaların besin kalitenin de arttırılması olanaklı hale gelmiştir. Tarlalarda bulunan sensörler yardımı sayesinde arazinin ne kadar sulanması gerektiğinden gübre oranının doğruluğuna kadar her bir detaya anında ulaşmak mümkündür. Bu da verimi yüksek oranda arttıracak bir uygulamadır.
Dünyamızda kullanılan yüksek enerji tüketimi hem doğa hem de insan açısından ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Fakat burada da nesnelerin interneti kullanılarak gerekli önlemlerin alınması söz konusudur. Enerji tüketen ürünlerin verimlilik durumları optimize edildiğinde gereksiz kullanımın önüne geçilebilmektedir. Kamu düzeni ve güvenliğinden sağlık alanına kadar pek çok alanda kullanılan nesnelerin interneti tam kapasite ile kullanılmaya başlandığı zamandan itibaren daha güçlü ve verimli bir dünya düzeni söz konusu olacaktır.
IoT sisteminin binalara entegre edilmesi halinde ise deprem sonrasında binaların aldığı hasarlar daha net bir biçimde ortaya çıkarılabilmektedir. Bu sayede hasarlı binaların kullanımı da ortadan kaldırılarak olası tehlikeler egale edilmektedir.
Çözüm Bekleyen Konular
Her ne kadar bulut bilişim ve diğer teknolojik gelişmeler IoT tedarikçilerinin yolunu açmış olsa da, çözülmemiş hususlar hala mevcut. Bunlardan biri evrensel standartların eksikliği. AllJoyn bu anlamda tek IoT standardı. Ve fikir birliği olmadan ne yazık ki standartlar çok da işe yaramıyor.
Bir diğer eksiklik olarak, sonsuz bant genişliğinin ve network altyapısının yetersiz kalması söylenebilir. Ağ üzerine ne kadar çok cihaz yerleştirirseniz, network kablolarınızın o kadar çok trafik yükünü kaldırması ve switchlerinizin daha çok bağlantıyı yönetmesi gerekir. Network altyapısını genişletmek elbette mümkün; servis sağlayıcılar da bunu sürekli olarak yapıyorlar. Ancak bu oldukça yavaş ve maliyetli bir süreç. Network kapasitesini geliştirmenin daha hızlı ve ucuz yöntemleri bulunmadıkça, bu faktör IoT’nin gelişim hızını limitlemeye devam edecek.
Enerji de bir problem. Geleneksel altyapılardan bağımsız olarak geniş bir alana dağılmış cihazları birbirine bağlayan IoT’nin tam potansiyelini ortaya çıkarabilmek için IoT donanımlarını kesintisiz güç kaynağından bağımsız hale getirmek gerekir. Ancak bunu yapmak için gereken teknoloji henüz yok. Çalışmalar sürüyor, ama IoT cihazlarındaki pillerin yıllarca dayanabilecek hale gelmesi ya da güneş pillerinin bir cihazı sonsuza kadar besleyebilmesi zaman alacak.
Son olarak ise güvenlik ve gizlilik konuları IoT için önemini korumaya devam ediyor. IoT cihazları kullanıcılar için yepyeni çevrimiçi gizlilik endişelerini de beraberinde getiriyor. Çünkü bu cihazlar sadece isim ve telefon numarası gibi kişisel bilgileri toplamakla kalmıyor, evinize ne zaman girdiğinizi ve öğle yemeğinde ne yediğinizi de izleyebiliyor. Sürekli ortaya çıkan güvenlik ihlallerinin sonucu olarak kullanıcılar haklı olarak paylaşımlı ya da özel buluta gereğinden fazla kişisel veri yüklemekten çekiniyorlar. IoT cihazlarının tam kapasiteye erişebilmesi için tedarikçilerinin öncelikli olarak bu güvenlik açıklarına eğilmeleri gerekir.
KAYNAKÇA
https://ankaref.com/blog/nesnelerin-interneti-iot-tarihine-yolculuk-32
https://blog.radore.com/nesnelerin-internetinin-gecmisi-ve-gelecegi.html
https://proente.com/nesnelerin-internetinin-gecmisi/
https://ankaref.com/blog/nesnelerin-interneti-iot-iletisim-protokolleri-43








Yorumlar