top of page

KİRAZ AĞACI ALTINDA AZ SEVMEK GEREK


Terk edilmiş bir çağın plastik huyları var üstümde

kaçıyorum yerimi arar gibiyim

bir kuş tünemiş adımlarıma; zifiri ve biçare

uyanmalarım sabaha kadar acılı birer sancıyla örtülü içimde

kesik kesik gülüyor ve seviniyorlar bana..

Kiraz ağacı altına kurulu sofralarda çıtırdayan hayatların kaygılarını çatallıyorum

Dünyada payıma düşen neyse bu sofrada

düşüne düşüne düşüyorum

hesapta yoktu bu

Ya da ben hesaba çekilmeye değer bir yeri incitmiştim.


Yere dökülecek havanın kararlılığı sinmiş üstüme derken

yağmur yağıyor, balkonda kurmaya alışık bir hırkanın kollarında yer buluyor kendine

Azala azala deliyor betonu

delik deşik bir pejmürde kalıyor geriye

Sahiden dünyanın neresinde kaldı yaması öpüşlerden kalma ovalar

Çöllerden başlayıp arastadan çıkan bu koşturmaca hesaplıydı sanki

Rüzgâr vardı tepelere de biz neredeydik hani.

Ben üzerinde tepinilen uyuz bir asma kökü gibi yarıştım kendimle

Üstüme sinen huyların plastik kılıçları denk geldi içselliğime

Dünyadan kalmaydı bu yakış ve yanışlar

Payıma düşlerden kalan buydu bildim.


Hecelerine ayırdım aşkı

A’dan Z’ye kadar yitirdim kendimi

Heba etmeye gidiyorum sancılı rüyalarımı bir taş arasında

Haberim yokmuş gibi çekin uzuvlarımdan artık

Bir yanımı çölde yitirin bir yanım taşrada kalsın

suya basın bir yanımı diğer yanım yansın..

Eksilen sevaplarda köksüz bir sürgün gibi eriyeyim

İşte o zaman gönenen bir dünyadan çıkılıp

Öpülesi bir alın yazısı varır içime.


AZ keşfedilen kırışık bir yüz çizgisine teğet geçtim en sonunda

Geçit veren bu yumruk tepeme sapladı filizlerini

Hasır işlemelere kimliğimi savuruyorum

Serüvenlerim çelikten bir pas ile lal oluverdi.

Hatırına yapıştım işte hörülmez bir derdin doğuşuna artık

Üzerime düşeni, kiraz ağaçları altında anıyorum..

Comments


bottom of page