top of page

HER GÜN ÖLMEMEK İÇİN BİR GÜN ÖLENLER

Bir sohbet esnasında, bir tanıdığımızın Filistinliler için “her gün ölmemek için bir gün ölmeyi seçenler” şeklinde tabiri kullandığını gördüm.

Filistin ile İsrail mevzuu ele almak için bu yazıyı kaleme alırken geçtiğimiz günlerde sohbet esnasında bir tanıdığımızın Filistinliler için “her gün ölmemek için bir gün ölmeyi seçenler” şeklinde tabiri kullandığını gördüm. Bu yazının başlığını da o sohbetten mülhemle oluşturdum. Normal şartlarda Türkiye’deki gündemi hukuk penceresinden değerlendireceğim bir yazı dizisini oluşturmayı planlarken İsrail’in günden güne arttırmış olduğu şiddete karşılık Filistin’in haklı mücadelesini ele almak istedim.


Filistin-İsrail mücadelesine dair medyada yapılan yorumlamalar genellikle, 7 Ekim ve sonrası üzerine ele alınmaktadır. Fakat bu mücadelenin öncesi de bulunmaktadır. Konumuz Filistin Kurtuluş Örgütü, Hamas süreçlerine dair olmadığı için bu hususa değinmeyeceğim. Ancak mevcut durumu, kasıtlı ve bilinçli şekilde 7 Ekimden bu yana yorumlayan kimseler, İsrail’in tabiri caizse canı istediğinde Gazze’yi bombaladığı ya da herhangi bir Filistinliyi öldürme keyfiyetinde bulunduğunu görmezden gelmektedir. Nitekim Sderot tepelerinde Gazze bombalanırken keyifle izleyen sözde yerleşimcilerin de savaş suçu işleyen kimselerden herhangi bir farkı bulunmamaktadır. Zira İsrail'in yapısında yerleşimci bulunmamaktadır, her an bir Filistinliyi öldürme ihtimali bulunan ve bu yönde zorunlu askerliğe tabi tutulan hatta kurulduğu günden bu yana sıkıyönetimle yönetilen bir yapı bulunmaktadır. İsrail, hukuk düzeni bakımından laik olduğunu belirtir, en büyük gay yürüyüşlerini tertip eder ve gay bakanlara sahip olmakla övünerek “özgürlükçü” bir hava çizmektedir. Halbuki bu işin gerçeği böyle değildir.


İsrail, güçlü lobisi sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde konforlu alan bulabilen ve Yahudi halkının Almanya’da yaşadıkları dile getirilerek dünyanın gözü önünde bilinçli şekilde soykırım yapabilen bir yapıdır. (Yapı deme sebebimse, meşruiyetini sağlama noktasındaki eksikler üzerindedir ki bu hususu ayrıca ele alacağım.) Aslında temel olarak şımarık bir çocuktan hallice bir yapısı bulunmaktadır.

***

İnsancıl Hukuk, Uluslararası Kızılhaç-Kızılay Federasyonu (IFRC) ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından Cenevre Sözleşmeleri kapsamında ortaya konmuş bir alandır. Cenevre Sözleşmeleri çerçevesinde; sağlık kuruluşları, Kızılay-Kızılhaç ayırıcı işaretli şahıslar, araçlar, hastaneler ve ICRC çalışanları, hekimler, kadın ve çocuklar başta olmak üzere siviller ve yaralananların hedef alınmayacağı hususu düzenlenmiştir. Cenevre Sözleşmelerin ortak 3. Maddesinin sadeleştirilmiş hali aşağıdaki gibidir:


Silahlarını bırakmış olan silahlı kuvvetler mensupları ve hastalık, yaralanma, tutuklanma veya başka bir nedenle savaş dışı kalan kişiler de dahil olmak üzere çarpışmalarda aktif bir rol almayan kişiler ırk, renk, din ve inanç, cinsiyet, doğum veya servet, ya da benzer bir kritere göre ayrım yapılmadan bütün koşullarda insani muamele görecektir.


Bu amaçla yukarıda belirtilen kişilere aşağıda belirtilen muamelelerin yapılması nerede ve ne şekilde olursa olsun yasaktır ve de yasak olarak kalacaktır:

a) Yaşama ve kişiye yönelik şiddet, özellikle her tür öldürme, zalimane davranış ve işkence

b) Rehin alma

c) Kişisel onura tecavüz, özellikle küçük düşürücü ve onur kırıcı davranış

d) Uygar uluslarca vazgeçilmez olduğu kabul edilmiş tüm adli güvenceleri sağlayan düzenli kurulu bir mahkeme kararı olmaksızın ceza verilmesi ve bu cezalarının infazı


Yaralılar ve hastalar toplanacak ve tedavi edilecektir.” İsrail’in 7 Ekim’de hiç beklemediği bir anda yaşamış olduğu saldırı sonrasında Sağlık Bakanı’nın Filistinlileri tedavi etmeyeceğini belirtmesi, aynı zamanda Savunma Bakanı’nın “hayvanlarla savaşıyoruz” şeklindeki aşağılık tabiri ve bu söylemlerin de aşılarak İsrail tarafından hastanenin doğrudan hedef alınarak vurulması ve 800’ün üzerinde can kaybı yaşandı. Bununla beraber İsrail başta dezenformasyon oluşturarak bombalamanın kendileri tarafından gerçekleşmediğini iddia etmesi, sonra garajı vurduklarını belirtmesi ve sonrasında iddiaları hastanenin altında tünel (Gazze’de tüneller Gazze Metrosu olarak adlandırılmaktadır.) vardı iddialarının gündeme gelebileceği ihtimal dahilindedir. Zira İsrail, işlemiş olduğu savaş suçlarını dezenformasyon ve güçlü lobisi sayesinde dünya kamuoyundan gizleyebilmektedir. Nitekim benzer hususu bizzat Türklerin bulunduğu Mavi Marmara gemisinde de yaşamıştık. Öncesinde İsrail’in deniz sahasına girildiği iddia edildi, ancak gemi içerisinde yedek sinyal cihazları sayesinde İsrailli askerlerin yaşattığı katliam dünyanın gözü önünde serildi. Sonrasındaki fecaat durum ise birçok insanın kalbinde yara olarak kalmaya devam etmektedir.


Hastane bombalanması olayıyla ilgili olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından olayın takibi ve süreç yönetimi nasıl yapılacağı şu anlık muamma olsa da Netanyahu’nun belirleyeceği bir İsrailli askerin üzerine bütün suçlar yığılır ve hatta o asker gözyaşlarıyla savunmasını yapar; sonrasında da bu durumla ilgili sezonlar sürecek bir dizi ya da film çekilir. Filmde Yahudiler yine mağdur olacak ve Gazze’de İsrail tarafından bombalanan hastanede öldürülen çocuklar terörist olarak kalmaya devam edecek. Zira Gazzeli her çocuk, İzzettin el-Kassam Tugayları’nın bir neferi olması beklenmektedir. Çocuk da olsa bu yüzden teröristtir.

***


Türkiye’ye gelirsek Alman fondaşı ama tarafsız gazetecileri ve bulunduğu kabın şeklini alan bunakları saymaksak Türkiye’de büyük bir çoğunluğun bilinçli ya da bilinçsiz şekilde Filistin’in yanında olduğu anlaşılmaktadır. Herhangi bir işe yaramayan Türk sekülerleri bildiğimiz gibi zaten. Hamas ile PKK Terör Örgütü’nü bir gören birtakım Mossad Ajanı sevdalıları da tutarsızlığına her zamanki gibi devam etmektedir. Türkiye olarak da itidalli duruş sergileyerek barışçıl kalmaya devam ediyorsak da Devlet Bahçeli’nin belirtmiş olduğu tarihi misyonun yerine getirilmesi gerektiği de bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tarihi misyon ve duruşun gerçekleştirilmesini bizler görebilir miyiz, bilmiyorum. Ancak Srebrenitsa’da yaşananları büyüklerimizden dinlediğimiz gibi bizler de yıllar sonra çocuklarımıza Gazze’de İsrail her zaman terör saldırılarına devam ettiğini ve bu yıl yaşananları anlatacağız gibi duruyor.


Selam olsun Filistinli direnişçilere...

Comments


bottom of page