GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOL; İNTİHAR
- Ahmet Arif Erdoğan
- 4 Nis 2024
- 5 dakikada okunur
İntihar anlam bakımından basit tabirle kişinin kendi yaşamına rızası dahilinde son vermesidir. Bu konuda yaptığı araştırmalarla gündeme gelen Emile Durkheim’e göre intihar ‘ölen kişi tarafından sonucun bilincinde yapılan olumlu ya da olumsuz bir eylemin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her bir ölüm olayı’ olarak nitelendirilir.

İntihar durumu intihar girişimi/teşebbüsü ve tamamlanmış intihar olmak üzere ikiye ayrılır. Adlandırılmalardan da tahmin edilebileceği üzere sınıflandırma ölüm neticesinin gerçekleşmesi bakımından yapılmıştır. İntihar teşebbüsünde bulunanlar bakımından mağdurlar kısımlara ayrılabilirler.
a- İntihar fiilini belli bir süre itibariyle tasarlayan ve eyleme döken kişilerdir. Bu kişilerin teşebbüsü neticesinde genellikle ölüm gerçekleşir.
b- Gruplardan biri ise intihar düşüncesini takıntı haline getirenlerdir. Bu insanlar genellikle çevrelerinde yaşanan olayları iç dünyasında olumsuz yorumlayarak kendilerine zarar vermeye çalışırlar ancak çoğu durumda ölüm neticesi görülmez. Ancak bu grupla karıştırılmaması gereken ve toplumda taraftar çoğunluğuna sahip olan topluluk intihar düşüncesini sıradanlaştıran obsesif psikoz durumundakilerdir. Bu kişiler genellikle intihar düşüncesini b grubundaki insanlar gibi belli bir sürece yayarlar. Aralarındaki farka bakacak olursak b grubu intihar etmeyi kafaya koymuş ve teşebbüsü fiiliyata dökmüş insanlardan oluşurken henüz bahsettiğimiz kişiler büyük oranda düşüncede bırakıp teşebbüs edemezler.
İntihara kalkışan insanlarda birtakım duygusal ve düşünsel reaksiyonlar ortaklık gösterir. Bu kişiler hayatlarından ve kendilerinden nefret etmekte, yaptıkları ve yaşadıkları fiillerden zevk almamaktadırlar. Ana bir sorun etrafında kümelenen problemler kişiyi karamsarlığa sürükler. Bu durum devamında umutsuzluk duygusunu getirir. Belli zamanlarda yoğunlaşan duygusal durumlar intihar teşebbüsüne yol açmaktadır.
Kişinin bulunduğu çevrenin sosyo-kültürel/ sosyo-ekonomik durumları da intihara meylini etkilemektedir. Sosyal bir varlık olan insan doğal olarak sosyolojik olgulardan da kolaylıkla etkilenebilmektedir. Bir araştırmaya göre politik ve askeri kriz dönemleri gibi kişilerin bireysel duygularını kenara bıraktığı zaman dilimlerinde intihar ve teşebbüs vakalarında düşüşler yaşanmaktadır. Ancak bunun aksine ekonomik kriz gibi daha uzun süreli ve günlük hayata devamlı etki eden durumlarda bu oranlarda artış gözlemlenmiştir.(adli psikolojiye giriş/oğuz aydın). Bir diğer açıdan baktığımızda kişinin intihara meylini etkileyen toplumsal durumların tüm toplumu ilgilendirmesi gerekmez. Kişinin toplumdaki itibarı, konumundaki olumsuz ve dikey düşüşlerin intihar oranlarını yukarı yönde etkilediği kanıtlanmıştır. Bu statüsel değişikliklere işsizlik, ekonomik refahta düşüş, beklenmedik kayıplar örnek gösterilebilir.
İntihar Bulaşıcı mı?
İntihar teşebbüslerinin görsel ve yazılı medya aracılığıyla sosyal mecralarda paylaşılması kimi zaman risk arttırıcı faktörlerden olabilmektedir. Aynı zamanda intihar teşebbüsünde bulunan insanların genelinde aile ya da yakın çevresinde intihar vakalarına tanık olduğu görülmektedir. Bir araştırmaya göre lise çağında intihar girişiminde bulunan küçüklerin, bulunmayanlara oranla yakın çevresinde gerçekleşen intihar girişimi oranı hayli yüksektir.
İntihar oranlarını etkileyen bir diğer unsur ailevi problemler ve küçüğün büyüdüğü evdeki ilişkilerdir. Bu durum yalnızca intihar olaylarını değil fiziksel ve duygusal istismar vakalarında da artışa sebep olmaktadır. İstismar vakalarının sebep olduğu duygusal yıkım psikolojik problemler aracılığıyla bireyleri intihara sürüklemektedir. Bir araştırmaya göre 12 yaşın altındaki çocukların bu dönemlerde ailevi gerilimler, boşanma yahut ebeveyn kayıpları gibi duygusal yıkıma sebebiyet veren olaylara şahit olması ilerleyen zamanlarda intihara teşebbüs oranını arttırmaktadır(Nocket A. Ve ark.,2009/adli psikolojiye giriş-oğuz aydın-s.327).
İntihara Sebep Olan Risk Etmenleri
Günümüzde en çok rastlanılan sebeplerin başında ruhsal rahatsızlıklar gelmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarda 18-25 yaş arasındaki bireyler baz alındığında psikolojik rahatsızlığı olan bireylerdeki intihar oranı, diğerlerine göre 39 kat daha fazladır. Aynı zamanda depresyonlu hastalarda sağlıklı bireylere nazaran intihar sıklığı 80 kat yüksektir. Ciddiye alınması gereken bir diğer sebep alışılagelmiş destek kaybıdır. Bu destek genelde ebeveynler olmakla birlikle kişinin eşi ya da yakın arkadaşı olabilir.
İntihar Yöntemleri
İntihar etmek için başvurulan yollar ve sıklıkları dünyayla kıyaslandığında ülkemizde farklılık göstermektedir. Kullanılan yöntemlere baktığımızda dünya genelinde intihar teşebbüs tiplerinde ‘overdose’ şeklinde tanımlanan yüksek doz ilaç kullanımı başı çekmektedir. Bilekleri kesmek ikincil yol olarak listede kendine yer bulur. Ancak teşebbüsün ölümle sonuçlanması bakımından silah kullanımı önemli bir farkla birinci sıradadır.
Ülkemize gelindiğinde başvurulan yöntemler sırasıyla:
1- Ası
2- Fazla miktarda ilaç kullanma
3- Kesici/delici alet kullanımı
4- Suda boğulma
5- Yüksekten atma
6- Ateşli silah kullanımı
Bu sıralama genel niteliğe sahip olup aslına bakıldığında insanlar en kolay ulaşabileceği yöntemi tercih etmektedir. Ülkemizde ateşli silahların satış ve bulundurma koşullarının kolaylaştırılmasının doğurduğu problemlerden birisi de bu silahların intihar teşebbüsü süresince birincil tercih konumuna giderek yaklaşmasıdır. Bu durum akıllara daha farklı bir problemi getirmektedir.
Bireysel Silahlanma-Tamamlanmış İntihar İlişkisi
Bireysel silahlanma tartışması bu günlerde gündemi oldukça meşgul etmektedir. Silahlanma karşıtı taraftarlar olduğu kadar nefsi müdafaanın gerektiği kimi zamanlarda bireysel silahlanmanın şart olduğunu savunan bir kitle de bulunmaktadır. Benim fikrimce sivillerin silah bulundurması her zaman şiddet riskini artıran bir durumdur. Kullanımı konusunda hem eğitimsiz hem bilinçsiz olmaları sivillerin elinde ateşli silahları çok daha tehlikeli hale getirmektedir. Aynı zamanda ülkemizin mutluluk endeksinde diplerde göstermiş olduğu istikrarlı performans olası bir silahlanma serbestisinin ne gibi sonuçlar doğuracağının sinyallerini vermektedir. Mevcut şartlarda silah bulundurmanın legal veya illegal olarak artışa geçmesinin bile intihar vakalarında meydana getirdiği değişiklik azımsanamaz. Teşebbüsün ölüm neticesini doğurma oranı bakımından ateşli silah kullanımının en tepede olması bireysel silahlanmaya karşı olmamız için yeterli argümanları bize sağlamaktadır.
İntihar girişimlerini etkileyen risk faktörlerinden durumsal risk faktörü grubuna giren silah bulundurma ve taşıma; bireysel silahlanmanın oldukça yaygın olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde en önemli risk faktörü olarak kabul edilmektedir.
Hekim Destekli İntihar: Ötenazi
Ötenazi sözlük anlamı olarak ‘ mevcut sağlık durumunda ölüm riskiyle karşı karşıya olup, sağlığında olumlu bir değişim beklenmeyen hastanın ; kendi rızası ve hekimlerin kontrolüyle yaşamını sona erdirmesidir. Ancak ötenazi ülkemizde yasaklanmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun ‘Hakkın kullanımı ve İlgilinin rızası’ kenar başlıklı 26. maddesinin ikinci fıkrasında ‘Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.’ denilmektedir. Bu madde yetkili hekimlerin hastalar üzerinde işlem yapabilme salahiyetini hukuki zemine oturtmaktadır. Ancak yaşam hakkı kişinin ‘üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği’ bir hak olmadığı için ötenazi yapma yetkisi hekimlerimize, izin verme hakkı da hastalarımıza tanınmamıştır.
Madde Bağımlılığı-İntihar ilişkisi
İntihar sebepleri ve risk etmenleri bakımından ele almamız gereken bir diğer problem madde kullanımı/bağımlılığıdır. Madde bağımlılığı kişiyi fiziksel ve ruhsal uyuşturan yahut geçici birtakım hisler yaşatan maddelerin sürekli kullanımı sonucu kullanılmadığı zamanlarda yoksunluk çekmesi olarak tanımlanabilir. Madde kullanımının belirli aşamaları olduğu gibi madde bağımlılığının da belirli dereceleri vardır. Bu aşamalar maddenin kötüye kullanımı ve madde bağımlılığı olarak adlandırılabilir.
Madde kötüye kullanımı maddenin düzensiz ancak birden fazla kullanımı neticesinde kullanıcı/mağdurun madde etkisiyle toplumsal yaşamda problemlere sebep olduğu ilk evredir. Madde bağımlılığı ise kullanıcının maddeyi sürekli kullandığı ve maddeden uzak kaldığı sürece yoksunluk sendromu yaşamaya başladığı evredir. Yoksunluk sürecinde baş gösteren taşkınlık ve hareketlerde kontrolsüzlük madde kullanıldıktan sonra bünyede meydana gelen bilinç kaybıyla devam eder. Bu durumda bulunan insanların duygusal stabilizasyonu, mantıklı düşünme yetisi bulunmadığı için normal şartlarda almayacakları kararları alabilirler. İntihar da maalesef ki bu kararların sık rastlanan örneklerinden biridir. Bunların yanı sıra madde kullanımı sonucu kişinin ailesi ve yakın çevresi nezdinde zedelenen itibarı da bağımlıları umutsuzluğa sürüklemekte ve bu yolun sonu genelde yüksek doz intihar vakalarıyla neticelenmektedir. Bağımlılık yapan bir çok madde bulunduğu gibi bu maddelerin kullanım şekilleri de farklılık gösterebilmektedir. Ülkemizde yasal olmamasına rağmen en çok rastlanan uyuşturucu madde türleri resmi olmayan bazı araştırmalar tarafından sınıflarına göre narkotik etkileri bakımından eroin, MSS stimulantları sınıfında amfetamin ve ekstazi, psikotik etkililer tarafındaysa LSD ve DMT’dir.
Ergenlerde madde kullanım evreleri sırasıyla:
1- Deneysel kullanım
2- Sosyal kullanım
3- Düzenli kullanım
4- Bağımlı kullanım, olarak sınıflandırılabilir.
Bu maddelerin kullanım süreci üç ve dördüncü aşamaya geçtiğinde kontrolü oldukça zorlanmaktadır. İntihar düşünceleri genellikle üçüncü aşamada oluşmaya başlasa da teşebbüs çoğunlukla dördüncü evrede mağdurun her şeyden vazgeçtiği anlarda gerçekleşir.
Konumuzu özetleyecek olursak intihar düşüncesi ve fikrine intihardan daha çok rastlanır. Başlarda şakayla karışık açılan sohbetler kişinin iç dünyasına bu fikrin yerleşmesiyle devam eder. Ancak cesareti olmayan mağdur hayatında henüz vazgeçmediği yerlerde ve kişilerde sorunlarını unutmayı bir diğer adıyla kurtarılmayı bekler. Bu kısımdan beklediği sonucu alamayan mağdur kaybedeceği bir şey olmamasının verdiği umutsuzluk sebebiyle intihar teşebbüsünde bulunur. İntihar hakkında yanlış bilinen ve yıkıma sebep olan olgulardan birisi mevcut ruhsal durumun konuşulmasının mağdurun aklına intihar fikrini getirdiği, deyim yerindeyse ‘eşeğin aklına karpuz kabuğu soktuğu’ düşüncesidir. Ancak mağdur tam anlamıyla sizden kendisini anlamanızı ve destek olmanızı bekler. Görmezden gelinmek diğer her şeyde olduğu gibi bu durumda da herhangi bir çözüm üretmemektedir. Sözlerimin nihayetine gelecek olursam hayatta her zaman mutlu olunabilecek, uğruna yaşamaya değecek sebepler olduğunu unutmamalıyız. Amacımız elimizdekini kaybetmek değil daha güzel hale getirmek olmalıdır. Sevgiyle ve sağlıcakla kalın. Esenlikler..
harika bir yazı.