DEPREME HAZIR BİR İSTANBUL İÇİN HEP BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİYİZ
- Eyüp Çetinkaya
- 27 May
- 2 dakikada okunur
İstanbul’un en hayati ve öncelikli gündemi hiç kuşkusuz ki beklenen büyük Marmara depremidir. Bilim insanlarının yıllardır yaptığı uyarılar, bu tehdidin kaçınılmaz olduğunu ortaya koyarken, İstanbul’un büyük bölümü hâlâ yeterince hazırlıklı değil.

Bu gerçek, milyonlarca insanın hayatını riske atarken, kamu kurumlarından bireylere kadar herkesin elini taşın altına koymasını zorunlu kılıyor.
Devletin temel görevlerinden biri olan denetim, bu süreçte hayati bir rol oynar. Ancak şu soruyu kendimize sormalıyız:“Gerektiği kadar denetleme yapılıyor mu? Marmara Bölgesi gerçekten depreme hazır mı?”Ne yazık ki cevabımız, tüm gerçekliğiyle “hayır”.
Suçlu Aramak Yerine Çözüm Odaklı Olmalıyız
Bugün içinde bulunduğumuz noktada suçlu ya da suçlular aramakla zaman kaybedemeyiz. Bu noktada artık bireysel çıkarları bir kenara bırakarak, toplumsal bir bilinç geliştirmek ve yaklaşmakta olan bu “mikro kıyamet”e karşı hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Deprem yalnızca birkaç kurumu ilgilendiren bir kriz değil, toplumun tüm kesimlerini etkileyen bir gerçekliktir.
Hazır Olmayan İstanbul, Krizi Yönetemez
Deprem öncesine hazırlıklı olmayan bir İstanbul’un, deprem anı ve deprem sonrasını da yönetmesi mümkün değildir. Bu nedenle İstanbul’u depreme karşı dirençli hale getirmek için acilen kapsamlı ve adil bir dönüşüm süreci başlatılmalıdır.
• Devlet, eski ve depreme dayanıksız yapı stoğunu tespit etmeli ve bu yapılar için adil, hızlı ve ulaşılabilir bir kentsel dönüşüm süreci yürürlüğe koymalıdır.
• Bu süreç için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı; halka ekonomik olarak ulaşılabilir finansman modelleri sunulmalıdır.
• Dönüşüm için belirli süreler tanınmalı; süreç fırsatçılığa dönüştürülmeden, devletin sıkı denetimi altında yürütülmelidir.
• Aynı zamanda halk bu sürece katılımcı olarak dahil edilmeli, bilgilendirilmeli ve bilinçlendirilmelidir.
Kendi Binanızın Müteahhidi Olmayı Hiç Düşündünüz mü?
Bugün birçok müteahhit, yalnızca finansmanı ve kaba inşaat sürecini yönetirken, teknik sorumluluğu şantiye şeflerine (inşaat mühendislerine) bırakıyor. Oysa devletin sağladığı finansman desteği ve şantiye şeflerinin teknik bilgisiyle, bireyler kendi binalarının müteahhidi olabilir. Bu yöntemle hem maliyet %35’düşebilir hem de daha kaliteli, güvenli ve istenen özelliklere sahip yapılar üretilebilir.
Bu modelle hem kaynaklar daha verimli kullanılır, hem de halk sürece aktif katılmış olur. Bu aynı zamanda dayanışma kültürünü güçlendiren, bilinçli bir yapılaşma sürecinin de önünü açar.
Afetlerle Mücadelede Bireylere de Büyük Görev Düşüyor
Afet yönetimi sadece kurumların değil, bireylerin de sorumluluğundadır. Küçük gibi görünen ama hayati önemi olan bireysel hazırlıklar, kurumların yükünü hafifletir, müdahaleleri hızlandırır ve toplumu daha dirençli hale getirir.
• İstanbul’daki binaların çoğu 5 ila 14 dairelik yapılardan oluşuyor. Bu binaların büyük bir kısmında yangın söndürme tüpü dahi bulunmamakta. Bu gibi güvenlik önlemleri zorunlu hale getirilmelidir.
• Deprem sonrası, insanlar evlerine dönmekten çekinebilir. Devlet yardımlarının ulaşması günler hatta haftalar sürebilir. Bu nedenle her binanın ortak alanlarında, özellikle sığınak veya bodrum katlarında “afet dolapları” bulunmalıdır.
• Bu dolaplarda her daire için en az birer adet çadır, uyku tulumu, battaniye, el feneri, kürek, kazma gibi temel hayatta kalma malzemeleri yer almalıdır. Bu tür hazırlıklar, devletin ulaşamadığı ilk günlerde insanların kendi yaşam güvenliğini sağlamasına imkân tanır.
Geleceğimizi Korumak Elimizde
Afetlere karşı bilinçli bir toplum olmak bizim elimizde. Zor gibi görünen bu hazırlık süreci, dayanışma içinde yürütüldüğünde çok daha kolay hale gelecektir. İstanbul’un deprem gerçeği ile yüzleşmesi, ancak hepimizin ortak çabasıyla mümkün olabilir.
Bugün yapacağımız hazırlıklar, yarının felaketini önleyebilir.
Çağrımız basit ama güçlü: Gelin, çaresizliği yaşamamak için bugünden birlikte harekete geçelim.
Hep birlikte başarabiliriz.
Yorumlar