top of page

BİR EV BİR HAYAL: TÜRKİYE'DE BARINMA KRİZİ

Türkiye’nin son yıllarda karşı karşıya kaldığı en ciddi sorunlardan biri, hiç kuşkusuz konut erişimindeki zorluklardır. Barınma, en temel insan hakkı olmasına rağmen, ne yazık ki ülkemizde bu hak gün geçtikçe daha da erişilemez hale geliyor. Artan nüfus, göç hareketleri ve evlilik oranlarındaki yükseliş, konut talebini katlayarak artırırken, bu ihtiyaca karşılık verecek yeni konut üretiminin aynı hızda ilerlemediği açıkça görülüyor.

ree

Ancak konut yetersizliğinin nedeni yalnızca arz-talep dengesizliğiyle sınırlı değil. Yükselen inşaat maliyetleri, doğrudan konut fiyatlarına yansıyor. Malzeme fiyatlarındaki artış, işçilik giderleri ve arsa maliyetleri, ev sahibi olmayı giderek daha pahalı bir hedefe dönüştürüyor. Bugünkü yazıda tüm bu faktörleri bir bütün olarak ele almak gerektiğini düşünüyorum. Konuyu sadece inşaat maliyetleri ya da arz eksikliğiyle açıklamak, maalesef yetersiz kalacaktır.


Konuyu geniş bir perspektiften incelediğimizde, döviz kuru ve enflasyonun da konut piyasasına doğrudan etkisi olduğunu görüyoruz. Özellikle yanlış ekonomik politikaların etkisiyle döviz kurlarının kontrolsüzce artması, beraberinde enflasyonu da körüklemiş, bu da doğal olarak konut fiyatlarında sert yükselişlere neden olmuştur. Devletin bu noktada yalnızca hedef koyması değil, döviz kurunu ve enflasyonu gerçekten düşürecek politikaları hayata geçirmesi zorunludur. Enflasyonun tek hanelere indirilmesi artık bir temenni değil, gerçekleştirilmesi gereken bir zorunluluktur.


Bir diğer önemli husus ise kentsel dönüşüm. Depreme dayanıklı, çağdaş yaşam alanlarının hızla inşa edilmesi gerekiyor. TOKİ gibi kurumların bu süreçte daha aktif rol alması ve yeni projeleri hızlandırması, piyasayı rahatlatacak adımlardan biri olacaktır.


Göç konusu da barınma krizinin önemli bir parçası. Özellikle Suriye Savaşı sonrası ülkemize gelen yoğun göç dalgası, kentlerdeki nüfusu artırmış ve doğal olarak konut talebinde ciddi bir sıçrama yaratmıştır. Ancak bu artışa karşılık konut üretiminin aynı hızda ilerlememesi, krizi derinleştirmektedir. Yoğun göç alan bölgelerde devletin planlı barınma politikaları üretmesi şarttır. Gerekirse geçici konaklama alanları kurularak bu insanların düzenli yerleşim birimlerine geçişleri organize edilmelidir.


Konut sahibi olmanın önündeki bir başka engel ise finansal erişim. Artan faiz oranları ve bankaların uyguladığı kısıtlayıcı politikalar nedeniyle, krediyle ev sahibi olmayı hayal eden milyonlarca insan bu hayalden vazgeçmek zorunda kalıyor. Bankalar, özellikle dar gelirli vatandaşlara özel destek paketleri geliştirerek bu konuda daha sorumlu davranmalıdır.


Ancak tüm bunların ötesinde, toplum olarak sergilediğimiz bireysel tavırlar da bu krizin büyümesinde etkili. Gayrimenkulün bir yatırım aracı haline gelmesi, evlerin döviz ya da altın gibi “güvenli liman” olarak görülmesine neden oldu. Açgözlü bazı yatırımcıların konutları sadece kazanç aracı olarak değerlendirmesi, fiyatların gerçek değerinin çok üzerine çıkmasına yol açıyor. Bu durum, hem kira fiyatlarını hem de satış fiyatlarını erişilmez seviyelere taşırken, barınma hakkını da zedeliyor.


Çözüm önerilerimiz net:

1. Konut üretimi hızlandırılmalı, özellikle TOKİ gibi kurumlar devreye girerek hem dar gelirli vatandaşlara hem de orta gelir grubuna uygun, depreme dayanıklı konutlar üretmelidir.

2. Göç alan şehirlerde planlı barınma politikaları geliştirilmelidir. Geçici barınma alanları oluşturulmalı ve yeni yerleşim projeleriyle bu talep karşılanmalıdır.

3. Krediye erişim kolaylaştırılmalı, konut almak isteyen vatandaşlar desteklenmelidir.

4. Ekonomik istikrar sağlanmalı, enflasyon ve döviz kuru kontrol altına alınarak yatırım belirsizliği giderilmelidir.

5. Toplumsal bilinç artırılmalı, gayrimenkulü sadece kazanç değil, yaşam hakkı olarak gören bir anlayış yerleştirilmelidir.


Unutmayalım ki bir ülkenin gerçek refah seviyesi, vatandaşlarının ne kadar zengin olduğuyla değil, ne kadar insanca yaşayabildiğiyle ölçülür. Ev sahibi olabilmek, bu ülkede yaşayan herkesin hakkıdır. Bunu sağlamak ise hem devletin hem toplumun ortak sorumluluğudur.

Yorumlar


bottom of page